Uyandığımda başım onun göğsündeydi. Kalbi elimin altında atıyordu. Gürültülü kalp atışları güzel bir şarkının nakaratı gibi kulağıma doluyordu. Uyurken dâhi neden böyle şiddetli çarpıyordu kalbi...? Saçlarıma değen sıcak nefesi ve burnuma şenlik yaşatan eşsiz kokusu zihnimi bulandırıyordu. Güzel bir rüyanın içinde gibiydim. Bitmesini istemediğim bir rüya... Tüm bunların gerçekliğine inanmam bir kaç saniyemi almıştı. Ayaz'ın göğsünde kıvrılmış yatıyordum ve onun iki eli de belimi sıkıca sarmıştı. Tenimi yakan parmakları ise rüya görmediğimin en gerçek kanıtıydı.
Yüzünü görebilmek için başımı hafifçe yukarı kaldırdığımda göz göze geldik. Öyle hareketsiz yatıyordu ki uyanık olabileceğini hiç düşünmemiştim. Dudağının kenarına küçük bir tebessüm yerleştirdi ve samimiyetle fısıldadı. "Günaydın " Afalladım. Birlikte geçirdiğimiz ilk gecenin sabahında böylesine güzel uyanmak hayalini dâhi kurmaktan korktuğum bir düş gibiydi. Şaşkın bakışlarıma küçük bir tebessüm ekledim ve ona içten bir " Günaydın " armağan ettim. Sonra bir anda evde misafir olduğunu hatırlayıp yerimden hızla doğruldum. Gözüm duvardaki saate takıldığında telaşla ayağa fırladım. Ayaz şaşkınca bana bakıyor, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. O bir şey sormadan ben konuşmaya başladım.
" Saat neredeyse 11 ' e geliyor. Leyla anneler uyandıysa çok ayıp olacak. " Yine gülümsedi.
" Sakin ol biraz. Bizimkiler böyle konularda oldukça rahattır. Bunu sorun etmezler merak etme " dedi . O böyle söylediği halde ben kendimi mahcup hissediyordum. Evimde ilk kez yatılı misafir kalıyordu ve üstelik bunlar kocamın ailesiydi. Erkenden kalkıp onlara kahvaltı hazırlamam gerekirken bu saate kadar kocamın koynundan çıkmamıştım. Ne misafirperverlik ama !
Ayaz ' ın söylediklerini umursamadan hızla banyoya geçip elimi yüzümü yıkadım ve üstüme dün akşam giyindiğim elbisemi geçirdim. Baş örtümü de taktıktan sonra ,üstümden çıkardığım Ayaz ' a ait eşofman ve tişörtü düzgünce katlayıp odaya döndüm ve elimdeki eşofmanları dolaba koyup hızlıca aşağıya indim. Tarık baba salonda haber programı izliyordu. Mutfaktan gelen tıkırtılara bakılırsa Leyla anne de büyük ihtimalle kahvaltı hazırlıyordu. Allah'ım bu çok utanç vericiydi. Mahcup bir şekilde " Günaydın " dediğimde Tarık babanın bakışları beni buldu ve yüzünde geniş bir gülümseme ile bana aynı karşılığı verdi. Ardından çekimser adımlarla mutfağa geçtim. Leyla anne sırtı kapıya dönük bir şekilde tezgahın üstünde birşeylerle uğraşıyordu. İçeriye girdiğimi henüz farketmemişti. Usulca arkasına sokuldum ve " günaydın" dedim. Samimi bir gülümsemeyle yüzünü bana döndü ve " günaydın kızım" dedi. Yüzümü mahcubiyetle yere eğdim ve " kusura bakmayın ben uyuyakalmışım. Çok mahcup oldum size, benim size kahvaltı hazırlamam gerekirken siz burada uğraşıyorsunuz. Lütfen içeri geçin gerisini ben hallederim " dedim. Sahte bir kızgınlıkla yüzüme baktı.
" Mahcup olacak birşey yok güzel kızım. Hem sen dün demedin mi burası sizin de eviniz diye? Oğlumla gelinime bir kahvaltı hazırlamışım çok mu ?" Dedi. Tüm bunları söylerken yüzünde öyle samimi bir tebessüm vardı ki, o an içimden ona sarılmak gelmişti ama bunu garip karşılayacağını düşündüğümden yapmadım. Bu insanlar onları bildim bileli hep böyleydi. İçten, samimi ve daima güler yüzlü. Ayaz' la aramızdaki gelgitli ilişkiye rağmen bu ailenin bir parçası olduğum ve bu güzel yürekli insanlara sahip olduğum için mutluydum. Leyla anne ile kısa süre içinde mükellef bir kahvaltı sofrası hazırlamıştık. Sofrayı gördüğünde hem Tarık babanın hem de Ayaz 'ın gözleri iştahla parlamıştı.
Hoş bir sohbet eşliğinde yapılan kahvaltının ardından Leyla anneler bizimle vedalaşıp evlerine gittiler. Onların ardından evi çabucak toparlayıp eski haline getirdim. Ayaz anne- babası gittiğinden beri yine çalışma odasına kapanmıştı. İşim bittiğinde bir fincan kahve ile birlikte yanına çıktım. Şaşkın bakışları eşliğinde kahveyi çalışma masasına bırakıp karşısına geçtim ve öğleden sonrayı babaanem ve Handan' la geçirmek istediğimi söyledim. Bunun için ondan izin almama gerek olmadığını ve istediğim zaman onları ziyarete gidebileceğimi söyledi. Ona teşekkür edip, hazırlanmak için odama geçtim. Babaannem beni gördüğüne çok sevinecekti. Telefon görüşmelerimizin neredeyse tamamında hayırsızlığımdan ve beni çok özlediğinden dem vuruyordu. Haklıydı. Aylardır onu bir kez bile ziyaret etmemiştim. Ne kadar incindiğini tahmin edebiliyordum. Ancak emin olduğum birşey vardı ki o da, beni o hâlde görmüş olsaydı şimdikinden daha fazla incinecek olmasıydı. Böylesi hepimiz için daha hayırlı olmuştu. Artık kendimi ilk zamanlarda ki kadar kötü ve tükenmiş hissetmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~AFRA~
SpiritualBen geldim anne... Kanatları yorgun kelebeğin geldi. Ahh, anne. .. birşey var, tam şuramda, sol göğsümün altında, canımı ölesiye acıtan bir şey... Sanki tüm dünyanın yükü üzerimdeymiş de altında eziliyormuşum gibi. Kaburgalarım sızlıyor anne...Göğ...