ÇL BÖLÜM 9 : FIRTINALAR ŞEHRİ

306 32 96
                                    

9.BÖLÜM: FIRTINALAR ŞEHRİ

Nefes al.

Nefes ver.

Şuan bu ikiliyi yerine getirmek o kadar zor geliyordu ki burnumdan içime çektiğim hem bana yetmiyor hem de içime girdikçe canımı acıtıyordu. "Lan ölüyor musun?" Gözlerimden süzülen yaşlar adamın dudaklarımın üzerinde ki elinin üzerinden geçip giderlerin adamın gözlerinde ki telaş taneciklerini bulanıkta olsa görebilmiştim. "Ben böyle işi sikerim ama!" Kafamın üzerinde birleştirdiği ellerimi serbest bıraktığı zaman ellerimi boğazıma yerleştirip hafifçe sıkıp gözlerimi sımsıkı kapattım. Ne oluyordu şimdi anlam veremiyordum ama dün bayılmadan önce de böyle hissetmiştim.

"Hey!" Kahverengi gözlerini gözlerimden çekip yan tarafa çevirdiğinde bir kez daha küfrederek dudağımda ki elini çektiğinde bütün dengemi aslında elinin sağladığını yere düştüğümde anlamıştım.

"Yine görüşeceğiz Mayra. O zamana kadar beni bekle." Kafamı hafifçe kaldırıp koşarak benden uzaklaşan bedenine baktım.

Kolumda başka birine ait elin varlığını hissederken gözlerimi sımsıkı kapatıp derin derin nefesler alıp vermeye çalışıyordum. "Mayra." Tiz bir kız sesiyle kapattığım gözlerimi yavaşça açtığım da bir an da karşımda maskeli adamın yüzü canlandığında yüzümde ki elleri geri itip yerden destek alarak ayağa kalktım. Tekrar ismimi söylediğinde bu sefer yüzünün yanına sesi de eklenmişti.

Bana doğru bir adım attığında tek elim boğazımda diğer elimi de ona doğru uzatarak "Yaklaşma!" diye bağırdığımı düşünüyordum. Geriye birkaç adım attıktan sonra arkamı dönerek sokaklarda koşmaya başladım. Arkamdan tekrar sesini duyduğum da arkama dahi bakamıyordum. Elim ayağım birbirine dolaşırken sonunda tamamen nefes alamamaya başladığım da yanımda ki evin duvardan destek alıp durup kafamı arkaya çevirdiğim de benim peşimden koşan kimse yoktu. Bunun verdiği rahatlık ile kafamı duvara yaslayarak etrafıma bakındığım da erkenden rahatladığımı anlamış oldum.

Sağıma soluma kısa bir bakış atarken herkes maskeli, herkes kahverengi gözleriyle bana bakıyordu. Gözlerimi sımsıkı yumarak "Gerçek değil. Gerçek değil. Gerçek değil... " Kaç kez desem de sonunda az da olsa kendimi inandırdığım da gözlerimi hızlı bir şekilde açarak hayatımda büyük hatalardan birini yaptım. Elimle gözlerimi kapatıp koşmaya başladım. İki kelimeyi tekrar ve tekrardan dile getirirken birkaç adım sonra kendimi yerde buldum.

"Biri ambulansı çağırsın!!" Sesler artarken kalın sesi her yerdeydi. Gözlerimi sımsıkı yumarak ellerimi bu sefer kulaklarımı kapatmasını sağladım. "Sakin ol."

Kolumda ki elden kurtulmak için kolumu kendimi çektim. Boğazım acıdığına göre bağırıyor olmalıydım. Bağırdığımı duymuyordum.

Yüzümde soğuk ellerin varlığını hissediyor gibiydim, emin olamıyorken kulağımda ki elimin üzerine başka bir elin yerleştiğini yavaşça elimi çekmeye çalıştığını hissetmiştim ama şuan o kadar tepki vermeyecek halde hissediyordum kendimi.

Ölmek böyle bir şey miydi acaba? Böyle bir şeyse şimdi ben ölmüş müydüm?

"Maral. Güzelim. Şimdi sadece benim sesime odaklan. Tamam mı? Ben Ata. Buradayım. Şimdi öncelikle yavaşça nefes alıp vermeni istiyorum. Anlaştık mı fıstık?" Yumuşak sesine karşılık gözlerimi yavaşça açtığım da bulanık görsem de zehir yeşili gözleri şuan çok net gözüküyordu." Evet, aynen böyle devam et. Seni kucağıma alacağım anlaştık mı?" Yüzü yüzümden uzaklaşırken telaşla yanaklarına ellerimi bastırdım." Buradayım." Yüzünü yüzümden kaçırmadan bedenim havalanırken yanaklarına yerleştirdiğim ellerimi sımsıkı bir şekilde boynuna doladım." Zayıfladın mı sen. " kendi kendine sorduğu bir soru gibi geldiğinden cevap vermemiştim. Büyük ihtimalle vermiş olabilirdim, en son ne zaman yemek yediğimi bile tam olarak hatırlamıyordum.

ÇAMUR LEKESİ. Donde viven las historias. Descúbrelo ahora