I

594 26 3
                                    

17.06.2017

Kulaklarımı sızlatan yüksek korna sesi hemen önümdeki, ani frenle duran arabadan geliyordu. Kalbim öyle hızlı atıyordu ki neredeyse her atışı vücudumu titretecekti. Arabanın kornası bir kez daha çaldığında şoför koltuğundaki kızgın bakışlarla bana bakan orta yaşlarındaki adamdan gözlerimi çektim. Bir an önce yoldan ayrılıp kaldırıma çıktım.

Etraftaki birkaç gözü üzerimde hissediyordum. Ne de olsa korkunç bir kazaya kurban gitmek üzere olan dikkatsiz bir kızdım. Şu an etrafta benden daha bakılası bir şey yoktu onlar için, öyle değil mi?

Bana bakan gözlere aldırmamaya çalışarak kaldırımda yavaşça yürümeye başladığımda hala korkudan bacaklarımın titrediğini, doğru düzgün yürüyemediğimi fark etmiştim. Biraz oturup sakinleşebileceğim bir yer bulmalıyım diye düşündüm. Hemen önünde durduğum park ise bunun için en uygun yer gibi görünüyordu.

Karşıdan karşıya geçerken gelen kocaman arabayı göremememin elbette bir sebebi vardı. Annemle kavga edip apar topar evden çıkmıştım çünkü. Nereye gideceğimi bilemezken öylece yürüyor, kafamdaki binbir türlü düşünceyle boğuşuyordum. O an öfkeyle sarf edemediğim, içimde biriken tonlarca kelime zihnimin duvarlarına çarpıp duruyordu. Bu da beni yürüdüğüm yoldan bile çekip alabiliyordu. Tabii gerçeğe bakacak olursak bedenen hala o yoldaydım. Hesap edemediğim şey de bu olmuştu işte!

Annem ile aramızdaki sorun farklı kişiliklerde olup birbirimizi anlayamamamızdı. İkimiz de birbirimizi anlamak için yeterince çaba sarf etmiyor, bu yüzden aniden sinirleniyorduk. Ona göre ben asosyal, güçsüz karakterde, bazı şeyleri gereksiz kafasına takan biriydim. Bana göre o, duygularından bağımsız yaşayan ve kurduğu cümlelerle hareketleri çoğu zaman çelişen biriydi.. Bu yönüne gerçekten anlam veremiyordum. Sürekli yalnızlık özleminden bahsederdi mesela. İnsanların olmadığı bir gezegende bile yaşayabileceğini düşünüyordum. Diğer bir yönden de o sevmediği insanlara yaptığı fedakarlıklar vardı. Sırf onu kötü görmesinler diye elinden ne gelirse yapabilecek biriydi. Tam da bu çelişkili halleri de beni deli ediyordu. Tamam, bende asosyaldim fakat asosyal olmak istediğim için öyle olduğum söylenemezdi. Böyle olmamın sebebi daha önce deneyimlediğim dostluklardaki dışlanmışlıklarımdı. Yavaş yavaş özgüvenimi yerle bir etmişlerdi.

Tabi başka bir yönden bakacak olursak yeterince insanlar tarafından üzüldüğümü de düşünüyordum. Hayatıma insan almaya devam etmek biraz daha üzülmek demekti artık benim lügatımda.

Bir anda kurduğum cümle yüzünden kendi kendime kaşlarımı çattım.

İçimden söylediğim cümle ben söyleyene kadar hiç böylesine dramatik gelmemişti. Belki de böyle düşündüğüm için bir ara kendime acıyabilirdim.

Parka ulaştığımda en yakın banka kendimi attım. Fakat otururken etrafı incelemediğim için tanımadığım iki genç çocuğun önüne oturmuş olmuştum. Banklar birbirine oldukça yakın olduğundan çocuklardan izin almam daha doğru olabilirdi oturmadan önce. Ne de olsa bu konumdayken onların arkadaşı gibi görünüyordum. Resmen çocukların diplerine kurulmuştum. Yine de şu an beynimde bunu dert edecek biraz bile kapasite kalmadığından onların yüzüne fazla bakmadan sessizce oturmaya devam edecektim.

Tabi bunun için benim sürdürdüğüm sessizliği onların da sürdürmesi gerekiyordu.

Derin bir nefes alıp titreyen ellerimi alnıma yasladım. Şu "Az kalsın kazaya kurban gitme" şokunu atlatıp buradan hemen kalkmak istiyordum.

"Merhaba tanışıyor muyuz? Gerçi bu soruyu senin sorman daha mantıklı olurdu birader. Uras bizden sakladığın bir kız kardeşin mi var yoksa?"

Beklediğim sessizliği sağlamayı reddeden mavi gözlü, sarışın ve otururken bile ne kadar uzun olduğu belli olan çocuğa baktım. Yanındaki çocuğa bakıyordu. Benimde gözlerim otomatikman ona kayınca aynı tişörtü giydiğimizi gördüm. Linkin Park grubunun bir tişörtü vardı üstümde. Hem de en sevdiğim şarkısının adı da olsun diye internetten özel getirtmiştim bu tişörtü. Sarışın çocuğun Uras diye bahsettiği bu kişide de aynı tişörtten olması beni şaşırtmıştı doğrusu. Ki bence o da şaşırmıştı çünkü gözünü ayırmadan bana bakıyordu.

MelankoliWhere stories live. Discover now