VI

103 14 0
                                    

17.07.2017

İçimdeki endişenin artık yerimde duramamama neden olmasıyla birlikte yatağımdan kalkıp odamın içinde oradan oraya yürümeye başlamıştım. Son iki gündür bu endişe yüzünden asla uyuyamıyordum. Bugün de uyuyamayacak gibi duruyordum çünkü zaten şu an saat sabahın dördüydü ve hala ondan haber alamıyordum!

"Şu telefonlarımızı açar mısın artık? Kafayı yemek üzereyiz!"

Uras'a sayısız kez yazdığım mesajlarından birini daha yazıp göndermiştim. Daha sonra Eren'in aradığını görüp belki bir haber vardır artık diye hemen aramasını cevapladım.

"Uyumadın değil mi Mati?" diyerek endişeli sesiyle sorduğu soruya, "Hayır tabiki" şeklinde hızlı bir yanıt vermiştim. Eren ise son durumu açıklamaya başladı. "Kapıyı çalıyorum sürekli açmıyor. Evde kimse yok gibi ama bilmiyorum. Bazen kendini eve kapattığı, kimseyle konuşmadığı oluyordu. Ama biliyorsun... Kendini çok anlatan biri değil Uras. Bu yüzden ne yapacağını kestiremediğimizden deli gibi endişeleniyoruz işte böyle." demişti. Bir anda Eren'in söyledikleriyle birlikte Uras'ın yüzü geldi aklıma, dudağımı korkuyla ısırıp cevabından çok çekindiğim bir soruyu sordum. "Uyuşturucu kullanıyor mu?" Eren sorum karşısında uzun süre sessiz kalmıştı. Nefes sesleri sıklaştıkta korkusunu telefondan dahi hissederek aynı korkuya ben de büründüm. En sonuda konuşabilmişti. "Hayır, geçen yıl tamamen bıraktı. Sahneye çıkmadan önce sadece ot kullanıyordu. Ama tekrar başladı mı bilemeyiz ve korkuyorum! Çünkü tekrar kullanmışsa..." Sustu Eren. Sussuşu sonrasındaki kelimelerini anlatır cinstendi. Nefes alamadığımı hissettim. Telefonu kulağımdan uzaklaştırıp derin soluklar alıp verdim. Ama içimdeki ruhumu sıkıştıran his ne yaparsam yapayım asla geçmiyordu.

"Abisine ulaşmaya çalışacağım. Ararım haber olursa." Eren bu cümlesinin ardından aramayı sonlandırdı. Ben de konuştuklarınızın etkisiyle telefonu kulağımdan çekmeden olduğum yerde, ayakta durmaya devam ettim.

Duvarımı izliyordum öylece ve aklımda korkunç sahneler dönüp duruyordu. Gözlerim aklımdaki sahneler eşliğinde dolarken bir anda beni ürküten, tekrar çalan telefonumun sesiyle onu kulağımdan uzaklaştırıp ümitle arayan kişiye baktım.

Uras Barkın

Oydu.

Kalbim deli gibi hızlanmıştı. Henüz bedenime onun iyi olduğuna dair bir eminlikle beraber rahatlama hissi tamamen ulaşmasa da hissedebilmek adına hızlı davranmaya çalıştım, titreyen ellerimle telefonu açıp kendimi tutamayarak, "Sen manyak mısın?" diye bağırdım. Öyle bir bağırmıştım ki... En azından hayatta olduğu için ardından gelen büyük rahatlamayla da ağlamaya başlamıştım. Hıçkırık seslerim artarken sessizliğine devam etti. "Konuşsana!" diyerek ağlamaktan boğuklaşan sesimle bu sefer de onu azarladım. Sesinin iyi çıktığını gerçekten duymam gerekiyordu. "Neden ağlıyorsun?" diye sordu en sonunda şaşkınlıkla. Bu sorusuyla birlikte derin bir nefes alıp bıraktığımda göz yaşlarım hala çeneme doğru süzülüyor olsa da gülümsemiştim.

Gayet iyiydi.

"Mathilda?"

Sesinden ismimi ilk kez duyduğum için ağlamam da nefes alışverişlerim de kısa süreli olarak durmuştu. Fakat onun şu an konuşmamı beklediği için ismimi söylediğini biliyordum. Bu yüzden sakinleşerek hızlıca, "Buradayım" dedim. Uras'da, "Neden ağlıyorsun?" diyerek tekrar sormuştu. Öfke yine bedenimi ele geçirirken haliyle ses tonumu stabil tutamayarak sorusunu cevapladım. "Neden mi? Uras şaka mı yapıyorsun? Sana beş yüz tane mesaj attım üç gün boyunca. Sen gebermemiş olsan da meraktan biz geberecektik! Amacın ne ya senin? Yüz tane şey düşündüm..." Sona doğru öfkem azalırken ağlamam şiddetlenmişti. Uras ise bir anda hiç beklemediğim bir şey sordu, "Evdekiler uyuyor mu?" Nedenini düşünmeden direkt, "Evet" demiştim. Yeni sorusuyla yine beni şaşırtmıştı. "Gelsem beni içeri alabilir misin?" Gözlerim büyürken düşünerek bir süre sessiz kaldım. Onu şu an görmek çok daha iyi hissettirdi ama bu çok riskliydi. Yine de bu riski alabilecek biriydim ben. Ayrıca iyi olup olmadığını da somut bir şekilde anlamam gerekiyordu. O yüzden, "Alırım, konum atıyorum" demiştim. Sonrasında telefonu kapatıp hızlıca konumumu ona attım, Eren'i aradım.

MelankoliWhere stories live. Discover now