Bölüm Dokuz

6.9K 631 266
                                    

Bölüm şarkısı: Selena Gomez - Back To You

Tüm çocukluğunu kaçarak geçirdiğini bilmeden.❞

Merhamet denen acımanın ve vicdanın karışımı duygu insanı yiyen bitiren başlı şeylerdendi. Merhameti sadece sevdiklerinize besleyemezdiniz, nefret ettiklerinize beslediğinizde ise yıpranırdınız. İnsanlar doğası gereği merhametli varlıklardır. Kendilerinde ne kötülüğü olursa olsun birini zor durumda gördüklerinde hemen acır, merhamet ederlerdi. Bu yüzdendir ki kalbinde merhamet duygusu barınmayan insanlar söylenenin aksine hep kazananlar olmuşlardır.

Taehyung evine gitmek istemişti. Tüm bu koşuşturma onu fazlasıyla yormuştu. Tek ihtiyacı olan yatağına girip gün boyu yorganın içinde yatmaktı.

Maalesef bugünlerde hiçbir isteği yerine gelmiyordu. Jungkook onu evine götürmüştü fakat 15 dakika içerisinde valizine kıyafetlerini koydurup geri evden çıkartmıştı. Şimdi ise bilmediği bir yere doğru yola koyulmuşlardı. Sormak istiyordu ama cesaret edemiyordu. Sonunda cesaretini toplayıp ağzını açtığında "Beni nereye götürüyorsun?" diye bir soru cümlesi çıkmıştı dolgun dudaklarının arasından. Kendisi bile şaşırmıştı sesinin oldukça sakin olmasına. Aksine şu an bağırıp çağırıp kedisini götüren bu adamın boğazına yapışması gerekiyordu.

Jungkook ise sadece "seni bulamayacakları bir yere" diye karşılık verdi. Aptal olduğunu düşündü Taehyung. Okula kadar girip herkesi tarayan bu adamlar elbetteki evini de bulurlardı. Hak verdi yanındaki genç adama. Nereye gittikleri hakkında daha fazla soru sormak istiyordu fakat fazla boğmak istemiyordu. Sonuçta adamın sabrı taşarsa ne yapacağı hakkında bir fikri yoktu ve onu öylece yol ortasında bırakırsa kendi ölümünü hazırlamış olurdu.

Yarım saattir yoldaydılar ve arabadaki sessizlik onu oldukça yoruyordu. Kapanan gözleri ise kendisine hiç kolaylık sağlamıyordu. Yanındaki genç adama döndü. Sessizce onu izlemeye başladı. Direksiyonun üstünde hakimiyet kuran elleri oldukça güzel görünüyordu. Araba kullanırken olması gerekenden çok daha ciddiydi. Öyle ki kaşları çatılacak yer arıyordu. Elleri kolaylıkla hareket ederken sanki 50 yıldır bu işin ustasıymış gibi görünüyordu. Onu izlemek güzeldi çünkü o kusursuzdu. Taehyung kusursuz şeyleri izlemeyi çok severdi.

Gözleri yavaşça kapanıyordu Ve bunu önemsemeden genç adamı izlemeye devam ediyordu. En sonunda gözleri yorgunluğa dayanmayıp perdelerini kapatırken yine son gördüğü sadece Jeon Jungkook olmuştu.

***

Yanındaki uykuya dalmış çocuğa baktı Jungkook. Çok narin ve masumdu. Olması gerektiğinin aksine. Başta onu koruyacağını söylediklerinde kesinlikle böyle birini beklemiyor aksine kibirli, vurdumduymaz, alaycıl birini bekliyordu. Fakat öyle değildi. Daha az öncesinde korumak için kendi canından vazgeçecek raddeye geldiği bu çocuk fazla masum, narin ve içi sevgi dolu birisiydi.

Bu çocuğu ilk gördüğü zamanlar ondan nefret ediyor, özgürlüğünü elinden aldığı için kendisini öldürmek istiyordu. Tabii bu onu görüp tanıyana kadar sürmüştü. Şu an ondan nefret etmiyordu fakat bir şey de hissetmiyordu. Koruması gereken bir çocuktu Taehyung.

Gülümsedi Jungkook. Çok tatlıydı. Bir bebek gibi dudaklarını büzmüştü ve kollarını göğsünde birleştirmiş kaşlarını çatarak huzursuzca uyuyordu. Rahat olmadığı her şekilde belliydi. Arabasını yol kenarına çekti. Böylece uyumasına vicdanı rahat vermezdi. Çocuğu kucaklayıp düzgün bir şekilde yatırdı. Ama çocuk rahat durmamış başını Jungkook'un sürücü koltuğunda oturan bedenine koymuş cenin pozisyonu almış uyuyordu. Önemsemedi. Çocuk şu an rahattı hiç bozmaya gerek olmadığını düşündü. Yüzündeki huzursuz ifade gitmiş yerine sakin, masum ve rahatlamış bir ifade yerleşmişti. Çocuktan gözlerini ayırarak iri, kemikli elleriyle direksiyonu kavradı ve tekrar yola koyuldu.

WHO AM I? | TaeKook ✔Where stories live. Discover now