Last one

8.3K 699 367
                                    

16

"Şu haline bak, nasıl endişelenmişsin."

Kıvanç'ın söylediği şeye karşı derin bir nefes aldım. Hastaneye gelene kadar aklımda bir sürü kötü senaryo dönmüştü.

Varsa ömrümün on yılını harcamıştım.

Elimin tersiyle dudaklarıma düşmüş damlaları silip, kolundaki serumla bir melek gibi uyuyan anneme baktım.

"Endişe etmemeni sadece grip olduğunu yazmamış mıyım yoksa?"

Kaşlarını kaldırarak güldü. İçimden sıcak bir sıvı akarken iğrenç gülüşünü izledim. Gözlerimi seruma kilitleyip tek tek damlayan damlacıklara baktım.

"Unutkanlık işte."

Annem domuz gribine neredeyse denk gelen bir virüs aldığı için bir gece müşahede altında tutulacaktı. Aklımda dönen senaryo kadar kötü olmasa bile iyi olduğu söylenemezdi.

Kıvanç'a cevap verme tenezzülünde bulunmadan odadan dışarı çıktım. En başında olsa benimle böyle kafa bulmasına olağanüstü bir tepki verirdim ama şu an sadece duvarlara karışıp gitmek istiyordum.

Sanırım yorulmuştum.

Arkamdan açılan kapı ağlama isteğimi tekrar getirmişti. Arkam Kıvanç'a dönük şekilde ağlamaya hazır bir surat ifadesine bürünmüş, yine yapmaya alıştığım şey için hazırdım.

Gözyaşlarımı akmadan geri gönderen şey, koridorun başında elinde tuttuğu çayla gülümseyerek gelen Barlas olmuştu.

"Ah! Sana çay almış, çok şeker."

Başımı yere eğdiğim an kendimi şizofrenmiş gibi hissettim.

Aslında Kıvanç diye birinin hiç var olmadığını, zihnimde kendi yarattığım bir ses olduğunu hissettim. İşin rahatsız eden ve korkutan tarafıysa şizofren olabilme ihtimalimi şu an bulunduğum durumdan daha çok istiyor oluşumdu.

Delirmek yavaş yavaş istediğim bir şeye dönüşüyordu. Kıvanç'ın hayatımdan silinmesi için her şeyi kabul edebilirdim.

"Demek ikiniz birliktesiniz."

Tekrar bir şey söylemesine fırsat vermeden Barlas seri adımlarla yanıma gelmişti. Çayı bana uzatırken gülümsüyordu. Hızlıca yüzümdeki ağlayan ifadeyi silip tebessüm etmeye çalıştım.

"Teşekkür ederim." titreyen parmaklarımla çayı alırken mırıldandım.

Bana güzel gülümsemesini sunup dudaklarını alnıma bastırmıştı.

Emir ve Poyraz'ı binbir tehdit ve zorlamayla eve gönderebilmiştim ancak Barlas gitmemişti. Onlarla birlikte gidermiş gibi yapıp geri gelmişti.

Bu mutlu etmişti çünkü onun gitmesini aslında istememiştim.

Barlas'ın yeşilleri arkamda bir yerlerde sabitlendi. Kime baktığını tahmin etmek zor değildi. Belirginleşen çene hattından aynı şeyleri hissettiğimizi çıkardım.

"Tanıştığımıza çok memnun oldum Barlas." Dedi Kıvanç.

Resmi şekilde tanıştıklarına ben hiç memnun olmamıştım.

Kıvanç'ın ses tonu beni zorluyordu. Kendimi bu şekilde kabul edemiyordum ama sinir sistemimi yıkıp geçmişti. Her hareketi artık ağlamama sebep oluyordu. Korkuyordum, ilk kez yüzleşmek istemiyordum. Çocuk gibi ağlamaktan başka bir şey yapamıyordum. Kendimi acizmiş gibi hissediyordum.

plasty Where stories live. Discover now