Afrika'dayım ve buraya gelmem hiç de kolay olmadı. Taehyung'un adının bilinmediği ve anılmadığı birçok şehirden geçtim. Bazı şehirleri çok sevdim, bazılarından ise nefret ettim. Güneşlerde yıkandım, rüzgarlarla dans edip sokaklarda şarkı söyledim, bir bulutun ardına takılıp uçurumlara sürüklendim ama hiçbir zaman gölgeme yetişemedim. Halbuki çok istedim, ellerimi ona uzatıp tamamlanmamız gerek artık dedim ancak beni dinlemedi, hâlâ eksiğim.
Yağmurları evim bildim, rüzgarlar kül rengi saçlarını üzerime örttü, karlar sokak lambalarının cılız ve titrek ışığını içine hapsedip altın işlemeli yastığım oldu. Gecenin ıssız karanlığına sığınan çocuklara ninniler söyledim, çatlamış ellerimi hiç okşanmamış kırık saçlarını okşamak için kullandım. Evinden, yurdundan ayrı düşen sadece ben değildim ki... Sokaklar bizimdi, sokaklar üşüyen çocuklarındı görünmeyen ve görülmek istenmeyen çocukların... Sararmış gözlerini, uzak tepelerin uğultusunu taşıyan seslerini kimse görüp duymasa da kimsesiz ve metruk sokaklar onlara sahip çıkmıştı. Kaç sabah yüreğimi yer sofralarında uzatılan küflü bir ekmek yerine parçalara bölüp onlara sunmak istesem de yapamadım, kara batmış yüreğim onlara baharı getiremezdi. Açlık türküsü dudaklarımızın kenarında soğuktan donup kalmıştı, bir türkü bir solukta nasıl söylenir bilmiyorduk. Dudaklarımız bir kıpırdasa sesimiz göğü delecekti fakat biz susmayı seçtik, vakit geç, saatler ise bir daha düzeltilemeyecek kadar kırık ve paramparçaydı. Çalınmış çocukluğumuz soğuk saraylarda donmuştu, her şey için artık çok geçti.
Hayatı bütün çıplaklığıyla gördükçe Tanrı ile barışmam güçleşiyordu ama ben yine de uğraşıyordum onunla yeniden barışmak için çok uğraşıyordum.
Yorgunluğuma inat hâlâ yürüyorum ve ben yürüdükçe yolum kısalacağı yerde daha da uzuyor. Her vardığım yeni şehirde burası diyorum, onu burada bırakacağım, ardıma takılamayacak kadar uzak burası diyorum ancak o peşimi hiç bırakmıyor. Nefesi ensemde, kokusu dudaklarımı sabırsız bir dokunuşla okşuyor. Beklemediğim bir anda ansızın tenim sıcaklığıyla sarmalanıyor, burada diyorum, o burada fakat etrafıma bakınca kimseyi bulamıyorum. Gittiğim her yerde yalnızlık karşılıyor beni, adım tanıdık olmayan dudaklardan dökülüyor, an geliyor ismime yabancılaşıyorum.
Saçlarımı okşamamalı, onları hiç öpmemeliydi. Saçlarımı ellerinin sıcaklığına alıştırmamalıydı, ona kızgındım. Bazı geceler saçlarımda tanıdık bir dokunuşla kalkıp etrafıma boş boş bakıyorum. Saçlarım kaşınıyor, ellerim saçlarıma yetmiyor artık öyle ki bazı zamanlar deliliğin eşiğini atlıyorum oysa bitlenmediğimden oldukça eminim bu nedenle bu duruma daha fazla dayanamayıp saçlarımı yağmurlu bir kış sabahında kestim. Saçlarımdan ayrılmak yüreğime çok ağır gelse de onları bir zamanlar sarmaş dolaş oldukları rüzgarlara savurup özgür kıldım. Bu kavuşma aynı zamanda rüzgarlarla uzun zamandır devam eden küslüğümü de sonlandırdı öyle ki saçlarımın arkasından istemsizce döktüğüm gözyaşlarımı da kocamış bir rüzgar elleriyle sildi.
Sadece düşleyerek istediğim hayatı elde edemeyeceğimi, bir adım atmam gerektiğini sonunda anladım bu yüzden ilk iş olarak insanları oldukları gibi kabul ettim. Onlar bana nefretle baktıklarında, öfke kustuklarında ben artık sadece onlara gülümsüyorum. Öfkemi törpüledim, eskisi gibi hiddetlenmiyorum. Onlar benim de onlar gibi olmamı istiyorlar, onlara nefretle bakmamı, öfkelenmemi istiyorlar ama bunu yapmayacağım, beklentilerini yıpratıp onları kendilerine yabancılaştırıyorum. Beni sindirmek, kendimi yargılamamı istiyorlar ancak bunu yapmayacağım. Her şeye rağmen nefes almak güzel, beni kalıplarına sokmalarına izin vermeyeceğim, gözleri bana, bize alışmak zorunda, kendimi onların yoluna adamayacağım.
YOU ARE READING
between us // taekook
Fanfiction"Bana karşı acımasızsın Taehyung, merhametinde bile bir acımasızlık var." Bu hikayenin yazarı 'eraworld' olup, hikaye ile ilgili tüm haklar kendisine aittir.