KIYAMET

922 35 27
                                    


KIYAMET

Daha tamirhanenin camından gözlerini gördüğü anda bir terslik olduğunu anlamıştı Yavuz. Kapıyı açıp onu sessizce içeri buyur ettiğinde gördüğü bakışlar, onun Deryasının sıcak, içten bakışları değildi. Donuk ve hissizdi, ancak Yavuz, bu hissizliğin altında kaynayan öfkeyi çok net görebiliyordu.

Derya içeri girip oturdu. Yavuz sessizliğini bozmadan karşısında yerini aldı. Derya dudaklarını kemiriyor, yumruklarını sıkıyor, öfkeyle haykırmamak için kendini zor tutuyordu. Büyük bir sorun olduğunun farkında olan Yavuz, sabırla onun konuşmasını bekledi. Derya gözlerini kapatıp derin bir nefes alarak konuşmaya başladı.

"Bugün çok ilginç şeyler oldu, biliyor musun Yavuz?" dediğinde, gözlerini onun gözlerine dikmişti ve ses tonu öldürücü derecede sakindi. "Sana geçen gün büyük bir iz üzerinde olduğumuzu söylemiştim hatırlarsan. Orhan'ın verdiği bilgilerden yola çıkarak topladığımız deliller sayesinde, sonunda onun bahsettiği gruba dahil olan büyük başlardan birini aldık bugün. Mekanında yaptığımız aramada, bir kasanın içinden çeşitli kamera görüntüleri çıktı. Yaptıkları toplantıların kayıtları."

Yavuz, konuşmanın sonunun nereye varacağını anlamıştı. Ellerinin titremesini bastırmaya çalışarak, gözlerini ondan ayırmadan Derya'nın konuşmasını bitirmesini bekledi.

"Bu toplantı kayıtlarından birinde çok tuhaf şeyler oluyor Yavuz. Adamların yemeklerinin içinden kurşunlar çıkıyor, sonra da masalarının ortasına tepeden pat diye bir ceset düşüyor. Ve sonra, bil bakalım kim geliyor?"

Derya'nın gözleri kıvılcımlar saçıyordu şimdi. Yavuz gözlerini kapatıp nefes verdi. Aylardır korktuğu an, sonunda gelmişti. Derya'yla bu yüzleşme konuşmasını yapmaktan o kadar korkuyordu ki... Derya'nın onu affetmemesi ihtimali bile o kadar canını yakıyordu ki... Yine de bir şey söylemedi, çünkü Derya'nın asıl konuşması şimdi başlayacaktı, biliyordu.

"Sen! O yemeğin ortasına dalan kişi sendin! Bir araba tamircisinin, terörü finanse eden bir grup vatan haininin toplantısında ne işi olur Yavuz? Oraya karoser değiştirmeye gitmedin herhalde."

Yavuz ağzını açtı, ama Derya elini kaldırarak susturdu onu.

"Zahmet etme, retorik bir soruydu. Zaten bu sorunun cevabını o kamera kayıtlarının sahibinden ayrıntılı bir şekilde öğrendik. Aranızda yaşananları tek tek anlattı."

Derya'nın sesindeki titremeyi bastırmaya çalışması, gözlerindeki hayal kırıklığı, ölümden beterdi Yavuz için. Sadece kısık bir sesle "Özür dilerim" diyebildi.

Derya'nın aniden masayı yumruklamasıyla irkildi. "Özür dileme Yavuz! Özür dileme! Böyle bir şeyin nasıl özrü olur ya! Gözümün içine baka baka yalan söyledin, defalarca aptal yerine koydun beni, aylarca ya, aylarca!"

Derya şimdi gözlerini kısmış, bakıyordu ona. Kafasının içindeki yapbozun parçaları gitgide birleşiyor gibiydi.

"Sana kitap imzalattığım zaman, farkındaydın değil mi bunu el yazısı örneği için yaptığımın? Yazını değiştirdin bilerek."

Yavuz'un onun gözlerine bakamayışı yeterli bir cevaptı. Acı acı güldü Derya.

"İnanmıyorum ya. Kendime ne kadar kızdım o olaydan sonra biliyor musun, senin arkandan iş çevirdim diye. Ya Yavuz, ben senden özür diledim bu olay için! Sen de karşıma geçip dinledin hiç haberin yokmuş gibi! Bana güven dedin! Ne aptalmışım ya!"

Yavuz hafifçe Derya'nın eline dokunmayı göze aldı, fakat Derya hırsla geri çekti elini.

"Ateş'i aramaya geldiğimizde de Ateş buradaydı aslında tabi."

Cehennemin OrtasındaWhere stories live. Discover now