1.6K 120 21
                                    

Telefon çalıyor.

Açan yok, çünkü duymuyor, duşta. Koşudan gelmişti ve çok terliydi. Şimdiyse temiz, çıkabilir.

Havlusuna sarınıp odaya geçiyor. Telefonu yatağın üzerinde, ışığı yanıp sönüyor.

Mesajı var.

Aceleci olmayan adımlarla yatağına ilerliyor. Telefonunu eline alıp kendini yatağa atıyor. Duştan çıkar çıkmaz giyinmeyi sevmez.

Ekrana bakar bakmaz gülümsüyor. En sevdiği kişiden bir mesaj var. Aynen şunları söylüyor ;

'Seni özledim. Neden aramalarıma cevap vermiyorsun?'

Cevap yazmaya girişiyor. Sabırsız. Neşeli. Parmaklarını ekranda gezdiriyor hızlı hızlı. Alacağı karşılığı az çok bilse de kışkırtmayı seviyor.

'Gideli daha bir gün oldu?'

Beklediği tepkiyi alması uzun sürmüyor. Saniyeler içerisinde eli tekrar mesaj bildiren titreşimle sarsılıyor. Ekran aydınlanıyor.

'Bir gün bile yeterince uzun sevgilim...'

Midesi kasılıyor ve yanakları kızarıyor. Nefes alışverişi hızlandı. Ve şimdi o da aynı hissediyor. Onu yanında istiyor, kollarının arasında.

Kokusuyla sarmalanmak ve gözlerinin içine bakıp bir şeyler söylemek istiyor, ne olursa, o an aklına ne gelirse. Daha fazla dayanamıyor. Bu kadarı yeterli.

'Ben de seni özledim. Keşke yanımda olsan.'

Bunu büyük bir içtenlikle yazıyor. Yazarken gözleri doluyor ve bir damla gözyaşı yanağından süzülüyor. Kendi kendine kızıyor.

Cidden ağlayacak mı şimdi? Yirmi dört saat için neden ağlasın? Geriye sadece kırk sekiz saat kalmışken.

Çocuklaşmaması konusunda kendini azarlıyor. Büyü artık! Sadece iki gün sonra gelecek ve her şeye aynı güzelliğiyle devam edeceksiniz.

Telefonu tekrar titriyor.

Bu sefer başka birisi, sadece numara, kayıtlı değil. Ama daha önce çok yakından tanıdığı birisi, gördüğü an numarasını tanıyor.

Ne diyor?

Onu yanına çağırıyor...

The Love Song | H.SDonde viven las historias. Descúbrelo ahora