13 • Elise Or Jane?

1.7K 133 354
                                    

Harry

Daha birkaç saat önce şanslı bir piç olduğumu söylemiştim değil mi? Siktir et, şanslı falan değildim ben.

Şanslı olsaydım o fotoğrafa bakmadan Elise odaya gelmezdi.

Şanslı olsaydım Elise ne yaptığımı sandığımı söyleyip bana hayal kırıklığı ve öfkeyle bakmazdı.

Şanslı olsaydım fotoğrafı ve yüzüğü elimden alıp çekmeceye koyduktan sonra hırsla beni odasından çıkarmazdı.

Şanslı olsaydım şu an karşımda gözleri dolu dolu bir şekilde oturmazdı.

Evet, tek kelime etmiyor, dudaklarını sarkıtıp gözleri dolu bir şekilde boş bakışlarla karşısındaki duvarı izliyordu. Bense merak ve endişeden olduğum yerde kıvranıyordum.

Uzanıp saçlarını okşadım ve göz pınarlarının hemen altına düşen damlaları sildim. Onun üzgün olması düşüncesine dayanamıyordum ama o derin bir ızdırap içindeymiş gibi davranıyordu. Neyi vardı? Ne olmuştu?

"Güzelim," Diye mırıldandım çekinerek. Kucağında tuttuğu ellerinden birini iki avcumun içine aldım. Minicik eli, ellerim arasında kayboldu ve bu görüntü kalbimi ısıttı. Son zamanlarda yaşadığım şu deja vu'lardan birini daha yaşadım.

"Neyin var? Neden böylesin bugün? Anlatmayacak mısın?"

Dudaklarını birbirine bastırdı ve başını iki yana salladı. Tuttuğum elinin hafifçe titrediğini hissettim. "Sana su getirmemi ister misin?"

Ses yok.

İç çekerek ayağa kalktım ve mutfağa ilerledim. Dolaptan aldığım bir bardağa tezgahın üzerindeki sürahiden su doldurdum. Sonra da tekrar Elise'in yanındaki yerimi aldım.

Bir elimi çenesinin altına yerleştirdim ve diğer elimle bardağı dudaklarının arasına ittirdim. Çenesindeki elimi ittirip bardağı elimden aldı ve suyunu kendisi içti. Pekala, görünüşe göre transa girmiş olması bana olan sinirini bastıramamıştı.

İçindeki suyu bitirdiği bardağı bana uzattı ve ben de alıp sehpaya koydum.

"Daha iyi misin?" Diye sordum. Başını hafifçe salladı. Konuşmak istemediğini anlıyordum ama sikimde değildi. Ben ona neredeyse her şeyi anlatıyordum. Ne sorarsa cevap veriyordum. O zaman o da bana cevap verecekti.

"Öyleyse artık anlatabilirsin?"

"Neyi anlatmamı istediğini anlamıyorum ki," Dedi hiç de beni inandıramayan bir ifadeyle. Yalan söylediğini o kadar iyi biliyordum ki. Neyden bahsettiğimin gayet farkındaydı.

"Elise, çekmecende bir yüzük vardı. Nişan yüzüğü, sonra, elimdeki fotoğrafı öyle bir alışın vardı ki. O gün ne oldu? Yüzükte ve fotoğrafta aynı tarih vardı. Fotoğrafa bakmama neden izin vermedin? Elise anlamlandıramıyorum ne bok yemeye çalışıyorsun?"

"Harry," Diye mırladı tıpkı bir kedi gibi. Dudağı titremişti. "Hiç hoş şeyler değil, gerçekten."

"Benim de umurumda değil. Duymak istiyorum. Nişanlın mı vardı? Ne oldu? Her şeyi bilmek istiyorum. Seni bu kadar üzen şeyin ne olduğunu bilmek istiyorum."

Yenilgiyle omuzlarını düşürdü.

İşte böyle, aferin kızıma.

"Bana biraz zaman verir misin?"

Başımı salladım "Tabi, beş dakikan var." Dediğim şeye güldüğünde, onu güldürebildiğim için kendimle gurur duydum.

"Çok düşüncelisin," Diye homurdandığında yanağından makas alıp bunu zaten bildiğimi söyledim.

The Love Song | H.SHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin