29. BÖLÜM: "Gerçekler"

13.1K 806 59
                                    

NOT: Düzenlenmiştir.

*

"Hih! Başımıza taş yağacak!"

"He ya. Kız nasıl yüzü kızarmıyordu yaparken acep. Herkese laf yetiştirmeyi biliyordu, ya kendi yaptıklarına ne demeli?!"

"Öyle. Hatırlar mısın, gelinlerine neler neler ediyordu? Nikahsız diye ilk o çıkardı adını emme ya kendi? En büyük namussuz oymuş meğersem!"

"Aman abla bilip bilmeden konuşmayın hemen, günahtır"

"Sus sen kız! Biz bilmiyor muyuz sanki Sultan'ı! Önce evli adamı ayartmış yetmemiş dayı oğlunu da nikahtan çevirmeye kalkışmış. Daha ne etsin yollu"

Çeşme başında toplanan büyük küçük köylü kadınları ağız birliği yapıp bu sabahtan kulaklarına çalınan bilgileri tartışıyorlardı. Sanki onlara kalmış gibi(!)

Kimi olayları bilmeyene anlatıyor, kimi küfür ediyor, kimi ise diğerlerini engellemeye çalışıyordu.

"Terbiyesiz ahlaksız! Köyde bereket kalmayacak bunun yüzünden!"

"Hih! Ya bu bizim herifleri de ayartmaya çalışırsa gı?"

"Hee, kesin yapar. Onlara bulaşan bizimkilere niye yanaşmasın"

"Yemin billah olsun, sabah Hamza gidip uyaracaktı ama sırf Davud ağabeyin kızı diye durdu. Babası mezarda ters dönmüştür kesin"

İçlerinden biri hiç de gerçek olmayan bir olayı kendi yaşamış gibi anlatırken aslında alttan alttan yapmak istediği şeyi diğerlerine de aşılıyordu. Ki biri ağına düşmüştü bile.

"Herkes kendi yaptığının cezasını çeksin. Hadi gidelim üstüne, hem Davud ağabeyin de ruhu az ferahlar"

"Hade gidelim!"

Akılsızın biri çoban kılığına bürünerek sürüsünün başında ilerlemeye başladı. Hep bir ağızdan bağıra çağıra ilerlediler meydana doğru.

Biraz öfkeli, biraz endişeli, biraz meraklı, biraz üzgün nefes nefese vardı yıllardır devamlı uğrak yeri olan eve. Yalnız koşmadan hallice olan hızlı adımları evin önüne geldiği an sekteye uğradı.

Karşılaştığı kalabalık onu şaşırtmıştı. Ne olduğunu öğrenmek adına yaklaştı temkinli adımlarla. Kadın erkek karışık olan insanlardan önünr ilk geleni yakalayıp "Ne oluyor burda?" diye sordu.

Lakin adam onu gördüğü an anlamsız bir şekilde hayret ederek diğerlerine dönüp "Bakın hele kim gelmiş!" diye bağırdı. Onu gören herkes önce bir şaşırıyor ardından hemen yanındakine dönüp fısır fısır bir şeyler söylüyordu.

Beklediği cevabı alamayacağını anlayan adam insanları yararak bahçenin kapısına ulaşmaya çalıştı. Hemen önünde kalabalığı dağıtmaya çalışan Kenan'ı ve bahçe kapısını zorlayan karı karşı tahta kapıyı tutan Aslan'ı görünce hızla onlara yaklaştı. "Kenan, ne oluyor burda?" diye yineledi sorusunu.

Aslan şaşkınca "Ağabey, senin ne işin var burada?" diye sorarken "Niye geldin sen!" diye bağırdı diğeri. Kenan'ın ses tonu öfke ve kin barındırıyor gibiydi. Bu nefrete anlam getiremeyen adam sorusunu tekrar sormaktan başka bir şey diyemedi. "Ne oluyor dedim!"

Genç Aslan ağabeyi Kenan'ın cevap vermeyeceğini anlayınca "Sultan ablayı almaya gelmişler" diye yanıtladı.

"Ne!"

ŞİFA İSTEMEM Where stories live. Discover now