kış güneşi, türk kahvesi ve fesleğenlerle birlikte balkon sohbeti

2.7K 271 120
                                    


lykke li - so sad so sexy

"Jongin harikaydın!"

Elimde lila rengi havlum, çenemi silerken öğretmenimin omzumu patpatlaması ile soyunma odasına adım atmayı bırakıp ona döndüm. Yaklaşık üç yıldır bana baleyi daha çok sevdiren ve her zaman bana destek veren öğretmenimdi kendisi. Kırk yaşlarında, kahverengi saçlarını hiç boyamamış, ben dans ederken ışıldayan kahverengi gözleri ile beni gururla izleyen öğretmenimdi.

"Teşekkür ederim, Bayan Choi."

"O seçmelerde birinci olacağına o kadar eminim ki! Beni asıl heyecanlandıran şey senin İngiltere'ye gidip bizi temsil edecek olman! Jongin sen İngiltere sokacaklarına nasıl da yakışırsın, herkes büyülenecek!" dediğinde başımı hafifçe yere eğerek gülümsedim. Tamam, ben kendimi çok fazla överdim ama başka biri tarafından bu kadar çok övülmek beni utandırıyordu.

"Her neyse ben seni daha fazla tutmayayım, güzelce dinlen ve seçmelere sağlıklı bir şekilde gel. Sen benim gururumsun." diyerek bir sarılmaya çekti beni. Pek karşılık vermezdim, veremezdim. Anneme bile doğru düzgün sarılmazdım ben.

"Dikkatli olacağım Bayan Choi."
dedikten sonra kaldığım yerden yürümeye devam edip, soyunma odama girdim. Benimsememin nedeni, buradaki tek erkek olmamdan kaynaklanıyordu. Oyalanmadan duşumu alıp, Sehun'un dolabından aldığım Oh Sehun kokulu sarı çizgili tişörtü, kot pantolonumu ve üzerime hardal sarısı kapşonlu hırkamı giydikten sonra, hazırdım. Bale kıyafetlerimi özenle çantaya yerleştirip, saçımı tamamen kuruttuktan sonra montumu da giyerek odadan çıktım.

Benim odadan çıkmamla eş zamanlı olarak karşıdan gelen Naeun'a hiç selam vermeden geçip gitmeyi planlıyordum ki öyle olmadı.

"İyi şanslar Jongin." dediğinde olduğum yerde durup, arkamda kalmış kıza hafifçe döndüm.

"Şansa ihtiyacı olan sensin Naeun, rakibin benim nasıl olsa."

"Bu kadar emin konuşmamalısın, o gün neler olacağını bilemezsin."

"Ben kendime güveniyorum." dedikten sonra konuşmasına fırsat vermeden ayrıldım yanından.

Naeun ile aramızda ki gerginliğin sebebi, beni önceden sevmesi yüzündendi. Üniversiteye ilk başladığım zamanlarda arkadaş olarak onu bulmuştum, ben onunla her şeyi arkadaşça yapıyordum çünkü o zamanlarda Oh Sehun'a kör kütük aşıktım. Benim arkadaş kavramım onun açısından aşka dönüşmüştü ve ben onu reddettiğimde, okulda onu taciz ettiğim dedikodularını yaymış, iş rektöre kadar gitmişti. Benim suçsuzluğum ispatlandığında da, okula gelmeye yüz bulamayınca sınava yeniden hazırlanıp başka bir üniversiteye gittiğini biliyordum. Eh, ben burada bale eğitimime devam etmek istediğimde, baleye dair hiçbir bilgisi olmasa da sırf ben varım diye geliyordu. Onu tersliyordum, onu sevmiyordum ama arkadaşlığını da özlüyordum.

Binanın önüne çıktığımda, kış ayına nazaran güneşli bir hava vardı ama soğuktu da. Soğuk havayı ciğerlerime doldurdum, bilmeden kapatmıştım gözlerimi. Açtığında ise, Park Chanyeol arabasına yaslı bir şekilde gülerek bana bakıyordu.

Gülmeye çalıştım ve güldüm.

Ne işi vardı şimdi onun burada?

"Chanyeol." dedim tam önünde dururken.

"Dün seni hiç göremedim, az daha görmesem yüzünü çıldıracaktım evde."

Konuşmasını bitirip yanağındaki gamzesini gösterene dek güldükten sonra beni kendisine çekip sarıldı. Ben de bir süre bekledikten sonra istemeyerekte olsa kollarımı sardım ona.

told you so •sekai Donde viven las historias. Descúbrelo ahora