her ne olursa olsun kazanan oh sehun oluyordu

2.1K 256 142
                                    

bekir karahan //ressamın şarkısı

Sabah erken kalkmıştım. Güzel bir duş alıp, fesleğenlerimi suladım. Mutfakta tek başıma oturup, gevreğimi yedim ve hazırlanmak için odama geçerken Sehun'un aralık kapısı çekmişti dikkatimi. O an olduğum yerde ona bakıp bakmama arasında çok mücadele etmiştim. Yumruğumu sıkarak kendime hakim olmaya çalıştım ama bir anda kendimi tam odanın girişinde, gri yorganın içinde mışıl mışıl uyuyan Oh Sehun'u izlerken bulmuştum. Zaten uyandığı zaman yüzüne bakmayacaktım bari uyurken doyasıya izleyebileyim onu, böyle avutuyordum kendimi. Onu özlüyordum, uzun zaman olmamıştı belki ayrılalı ama Oh Sehun hemen yanı başımda olsa bile özleyeceğim biriydi.

Hafiften kıpırdanmaya başladığında panikle kapıdan çekilip kendi odama girmiştim. Yakalanmamanın verdiği rahatlıkla derin bir nefes alıp, okul için kıyafet seçmeye başladım. Oh Sehun'a fazla direnemeyeceğimi biliyordum, ondan bu kadar uzakken nasıl nefes alabiliyordum buna da şaşırıyordum aslında. Yine de ne kadar direnebileceğimi görmek ve sonuna kadar gitmek istiyordum. Belki işe yarardı ve Oh Sehun asıl kimi sevdiğini fark ederdi. İşte o zaman, çektiğim bütün bu özlemin bir anlamı olurdu.

Ekoseli kırmızı gömleğimi giyip en üstteki düğme boş kalana kadar ilikledim. Altıma siyah dar pantolonumu giydikten sonra siyah saçlarımı özenle tarayıp, parfümümü sıktıktan ve kuru dudaklarımı nemlendirdikten sonra çantamı tek omzuma atıp çıktım odamdan. Gözüm yine Oh Sehun'un odasına kayarken, kaşığın fincana çarpma sesi geldiğinde koridorun sonuna baktım. Altında gri eşofmanı, üstünde hiçbir şey yokken dağınık saçlarıyla bana bakarak karanfil desenli fincanımdan bir şey içiyordu.

"Günaydın Jongin." dedi yutkunup dudaklarını yalamadan hemen önce. Ona tepkili ve kararlı olduğumu göstermek adına omuzlarımı dikleştirdim ve sadece kafa sallayarak ayakkabılıktan kombinime uygun ayakkabıyı seçtim.

"Arabam bakımdan çıktı, istersen bugün okula seni bırakabilirim." dediğinde, yere oturup siyah botlarımı giymekle uğraşıyordum.

"Teşekkür ederim ama istemiyorum."

"Hadi ama Jongin, hep uzak mı kalacaksın benden?"

"Ben sana yakınken bile sen bana hep uzaktın Sehun." dedim tek nefeste. "Okula gitmiyorum, şimdilik."

"Nereye gidiyorsun?"

Dün yatmadan önce bana hesap sormaması ile ilgili güzel bir ayar vermiştim ama şu an sorusuna cevap verecektim çünkü bu onu çıldırtabilirdi.

"Chanyeol ile kahvaltıya gideceğiz. Sonra okula geçeriz artık." diyip ayağa kalktım ve şişme montumu giyip, çantamı iki omzuma da astıktan sonra Sehun'a baktım.

"Bir şey diyecek misin?"

"Mutfakta kirli tabak görmüştüm, fesleğenlerin yedi herhalde." dediğinde kahkaha atmıştım.

Evet Park Chanyeol ile böyle bir planımız yoktu hatta ilk dersim kırk beş dakika sonra başlıyordu ama şu an neden kahvaltıya gitmeyelim ki?

"Burası yemek için her zaman müsait Sehun." diyerek montumun üzerinden karnımı okşadım ve daha fazla muhattap olmamak adına çıktım evden. Asansör bizim katta olduğu için direkt kendimi içine attım derin bir nefes verdim. Çocukluğumdan beri böyle anlık yalanları söylerdim ama şimdi yalanım hemen ortaya çıkacak diye çok korkmuştum. Cebimden telefonumu çıkartıp Chanyeol'u aradım asansörden inerken.

"Ay ışığım?"

"Chanyeol! Hadi kahvaltıya gidelim."

"Kahvaltı mı? Jongin birazdan derse giriyorum." dediğinde apartman kapısını açıyordum ve hayal kırıklığına uğramış bir şekilde dudaklarımı büzmüştüm. "Çok istiyorsan, gelebilirim."

told you so •sekai Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin