8. Bölüm

426 60 9
                                    

Herkese iyi okumalar diliyorum...

Ağlayan kardeşimi gece geç saatlere kadar yatıramamıştım. Ağlaya ağlaya saat bir gibi yattı. Daha önce böyle olmamıştı. Tamam... Rüya gördüğünü söylüyordu, hatta sık sık ateşleniyordu ve başı dönüyordu. Ama böyle olmuyordu ki. İki göz yaşı döküp uyuyordu.

En iyisi bir psikiyatri ile görüşmekti sanırım. Psikiyatri ile görüşmeyi aklımın bir köşesine not ettikten sonra uykuya daldım. Tabi ne kadar mümkünse...

"Anne... Hayıy... Anne gitme... Anne!" Yiğitin bağırışları ile uykumda sıçradım. Hemen komidindeki abajuru yaktım. Yiğit hâlâ uyanmamış, çığlık çığlığa bağırıyordu.

"Yiğit... Yiğit uyan ablacım. Kâbus görüyorsun."

Kardeşimi yavaş yavaş dürtüklemeye başladım. Hâlâ sayıklıyordu ve uyanmamıştı. Paniklemeye başladım.

"Yiğit! Uyansana ablacım. Yiğit uyan ne olur uyan. Yiğit!" Korkudan yaşlar teker teker yanağımdan aşağı inmeye başladı.

Allahım ne olur ona birşey olmasın. Eğer ona bişey olursa yaşamak için hiçbir sebebim kalmaz.

Elimi alnına koymamla geri çekmem saliseler içinde oldu. "Hii! Ablacım sen... Sen yanıyorsun." Hızla üstündeki çarşafı ve tişörtü çıkardım.

"Yiğit! Yiğit kendine gel, yiğit!" Allahım ne yapacağım ben şimdi. Böyle durumlarda ne yapılması gerektiğini de bilmiyorum ki. Annem yapardı hep yada -annemin ölümünden sora gelen- bakıcı.

Kapının önünde saçı başı dağılmış bir adet uzay bey belirdi. "Ne oldu?!" Anlaşılan sesime uyanmıştı ve oda panik yapmıştı.

"Yi-yiğitin çok ateşi var... Ve.. ve ne yapmam gerektiğini bilmiyorum."

Saçma sapan kurduğum cümleden sonra uzay bey elini yiğitin alnına koydu.

"Git küveti hazırla.." hemen ayağa kalktım. "Su ılık olsun!"

Hızla küveti ılık su ile doldurdum. O sırada zaten kucağında yiğit ile uzay bey girdi içeriye.

"Üstünü çıkar." Ne diyor bu adam Allah aşkına?!

"N-ne?! S-siz ne dediğinizin farkında mısınız?!"

"Sana yiğitin üstünü çıkar dedim! Allah bilir o güzel kafandan neler geçti öyle."

Ah! Aptal kafam. Emin olun Uzay Bey, aklımdan ne senaryolar geçtiğini bilmek bile istemezsiniz!

Hızla yiğitin üstündekileri çıkarıp suya soktum. Ama ateşi geçmiyordu ki.

"Şimdi ne yapacağız?" Korkuyla sordum. Şu an kafayı yemek üzereydim.

"Sen hiç ateşlenen birisine bakmadın mı?" Kafamı iki yana salladım.

"I-ıh! Bakmadım."

"Belli oluyor zaten. Neyse... Suyla ateşini düşürüp hastahaneye götüreceğiz." Kafamı salladım ve suyu yiğitin üstüne tutmaya başladım.

Aklıma gelen şey ile tekrar uzay beye döndüm.

"İyi de, neden şimdi götürmüyoruz hastahaneye? Boşu boşuna vakit kaybı." Bir yandan da ağlamaktan kızarmış burnumu çekiyordum.

"Çünkü bayan herşeyi çok bilen, biz hastaneye gidene kadar yiğit havale geçirir. Bilmem anlatabildim mi?" Doğru havale geçirir. Allahım sen koru.

Kafamı salladım ve yiğite su tutmaya devam ettim. Yirmi dakika sonra anca ateşini düşürebilmiştik.

"Ab-abla! Üşüyoyum!" Dişlerini soğuktan birbirine kenetlenmiş olan kardeşimden, bakışlarımı uzay beye çevirdim.

ULAŞILMAZWhere stories live. Discover now