Episode Six

8.7K 438 434
                                    

''Her şey için çok pişman olacaksın Lisa. Artık çok geç. Lafımı dinlemedin. Seni öyle pişman edeceğim ki sana bu aşkı veren Eros bile pişman olacak. Oyun başlasın.''

Gördüğüm rüyanın etkisi ile çığlık atarak uyandım. Yanımdaki kişi ise bana sarıldı ve saçlarımı okşamaya başladı. Jennie unnie'ydi.

''Tamam, tamam geçti. Lisa? İyisin değil mi bebeğim?''

Kafamı evet anlamında salladım. Derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım ve kendimi yatağa bıraktım. Jennie unni de kendini yanıma attı.

''Kimi gördün rüyanda da çığlık atarak uyanmana sebep oldu? Söyle gidip döveyim hemen... Yoksa sen b-''

''Hayır unnie onu görmedim. Yeri'yi gördüm. Her şey için çok pişman olacaksın. Seni buna pişman edeceğim gibi bir şeyler zırvalıyodu.''

Jennie unnie sinirle doğrulup saçlarını geriye attı.

''Gidip Seulgi'lerle konuşma zamanı geldi fazla olmaya başladı artık.''

Yanımda telefonumu göremeyince unnie'me döndüm.

''Saat kaç unnie ?''

Koluna bakıp 12:30 dedi.

Saatin 12:30 olmasını bile umursamayıp gözlerimi tavana diktim. Normalde 07:30 gibi ayakta olurdum. Benim için bu saat baya geçti. O an ise Jungkook'la sevgili olduğum aklıma geldi.

Dün gece unnielerimi görüntülü arayıp hepsine bu olayı anlattım. Yani sevgili olduğumuzu. Ben ağlamaya başlayınca hepsi birden ağlamaya başladı. Yanımda olduklarını bilmek bana çok güç veriyordu. Böyle de birbirimize bağlıydık işte.

Jennie unnie aklımı okumuş gibi konuştu.

''Jungkook aradı 2 saat önce. Önemliymiş. Lisa her şey bir aramana, bir mesajına bakar bunu sakın unutma tamam mı? Nasıl bir şeyin içinde olduğumuzu bilmiyoruz. Kim bilir aklından neler geçiyor. Sen bu oyunun içindeysen Rose, ben, Jisoo unnie de içindeyiz. Ne de olsa biz kız kardeş değil miyiz. Kendine çok dikkat edeceksin. Eğer o adı lazım baş harfi J olan herif seni sevdiklerinle veya bizle tehdit ederse, ne olursa olsun, ne derse desin hemen gelip bize söylüyorsun...'' Gözünden bir damla yaş düştü. 

''Seni çok seviyorum. Seviyoruz bunu unutma. Her zaman yanındayız. İyi bir şey yapsan da, kötü bir şey yapsan da. Gerçi kötü bir şey yapsan seni azarlarız ama neyse.''

Gülerek onu kendime çekerek gülerek sarıldım. Jennie unnie dışarıdan ne kadar güçlü, soğuk görünse de aslında çok duygusal ve en ufak bir şeye kalbi kırılacak bir insandır. İçinde hala 5 yaşında bir kız çocuğu yaşıyor.

Benden geri çekildiğinde göz yaşlarını siliyordu.

''Bu kadar duygusallık yeter. Ben gidiyorum bir işim var. Yarın görüşürüz.''

Yataktan kalkıp çantasını aldığında saçıma bir öpücük kondurdu.

''Unutma. Bir telefon.''

Tamam anlamında kafamı salladım. Odadan çıktığında ise düşüncelerimle baş başa kaldım.

Acaba Jeon Jungkook nasıl bir insandı? Gerçekten bu kadar yıkılmaz, acımasız, her istediğini yapan... Onunla ilk karşılaştığımız gün düşündüğüm şeyler peki? Salaksın Lisa salak! Ondan hiç bir şey olmaz bana. Olmayacak ta.

İçimdeki acılar azalması gerekirken neden git gide artıyor? Niye geçsin ki hem. O acı beni yabancılaştırmış, ekarte etmiş. O acı veya acılar ömrüm boyunca çekeceğim ceza vermiş, nasıl geçsin. Alışamıyorsun ki. Mecbur kalıyorsun, her şeye olduğu gibi. O acının geçmesi için neler yaptım ama hepsi boşa gitti.

Burning Passion / LiskookWhere stories live. Discover now