Episode Twenty Four

6.1K 261 299
                                    

Lalisa

"İnsanlar ölmeden önce, tüm yaşantıları gözlerinin önünden tıpkı bir filmi şeridi gibi geçer hayatım."

Karşımda saçlarına ak düşmüş, beyazlar içinde olan bir yaşlı bir kadın vardı. Benim de üzerimde bembeyaz kıyafetler vardı. Kadın o kadar tatlıydı ki yanaklarını mıncırasım geliyordu!

Elini kaldırıp uzun saçlarımı boydan boya okşadı. 

"Ama senin daha ömrün çok kısa tatlım. Daha çok küçük ve gençsin. Ömründe daha çok güzel günlerin olmalı. Daha çok yaşamalısın."

Eli hala saçlarımda iken kafasını göğe kaldırdı. Gökyüzünün rengi daha farklıydı. Çok açık pembe rengindeydi sanki. Ben de kafamı kaldırıp baktığımda haykırışa benzer sesler duyuyordum. Yüzünde buruk bir tebessüm oluştu ve kafasını bana çevirdi.

"Bak duyuyor musun? Sana sesleniyorlar."

Kafamı evet anlamında salladım. Kadın ise gülümseyip iki elimi de tuttu.

"Hadi git, seni bekliyorlar. Daha çok zamanın var. Zamanı geldiğinde buraya gelebilirsin sadece."

"Ama sen?" 

Sorduğum soruyla dudaklarını buruk bir tebessüm kapladı.

"Ben sonsuzluğun yolcusuyum. Ama senin şimdi gitmen gerek. Hadi."

Yavaşça ona veda edip ayağa kalktığımda seslerin geldiği yöne gitmeye başladım. Sesler daha da artmaya başlamıştı. En sonunda kulaklarımı sağır edecek kadar haykırış sesleri duyduğumda, ellerim ile kulaklarımı kapattım. Sonra ise ne olduğunu hatırlamıyordum...

Jungkook

"Hastanın kalp atışları düzeldi!"

Sonunda beni tutan ellerden kurtulup Lalisa'nın olduğu odaya yöneldim ve yatağın başına gidip elini tutup daha çok ağlamaya başladım.

Hemşire bağırdıktan sonra doktor ve yanında bir kaç kişi odaya girmişti. Ama daha sonra bir şeyler olmuş Lisa'nın kalp atışları yavaşlamıştı. Hepimiz haykırmaya ve ağlamaya başlamıştık. Korktuğumuz şey başımıza gelmemişti. Tanrı cennetten gelen bir  meleği yanına almamıştı. Onu burada, benim yanımda kalmasına izin vermişti.

Hala Lisa'nın elini tutup ağlamaya devam ederken doktor konuşmaya başladı.

"Hastayı normal odaya alalım."

Hemşireler yatağı yoğun bakımdan çıkardıklarında bende elini tutarak ilerliyordum. Dışarıdakilerin ne oldu sorularını kulak ardı ederek asansöre bindirilene kadar elini tuttum.

"Jungkook ölmedi değil mi doğruyu söyle? Lan haramcı girl ölürse ne yaparım ben?"

"Şimdi bir yapıştıracağım sen öleceksin hyung?"

Hala kapanan asansöre öylece bakıyordum. Ve deli gibi gülmeye başladım.

"Psikiyatri servisinden birini yollayabilir misin? Acil bir durum varda."

Bizimkilere döndüğümde hepsi suratıma öylece bakıyordu.

"Normal odaya alıyorlar."

Sesimin titrediğini fark ettiğimde ağladığımı da fark ettim. Herkes çığlık atıp gülmeye başlarken Suga hyung da derin bir nefes verip yanıma gelip saçlarımı okşadı.

"Yavrucuğum, evladım. İyi misin gel seninle Psikiyatri servisine gidelim."

Jin hyung kafasına vurdu ve Suga hyung'u yanımdan çekti.

Burning Passion / LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin