Top hayattır

603 60 12
                                    

Nayeon bahçeye adımını atınca rüzgar at kuyruğunu uçurmuştu. Beden eğitimi dersi dışarıda yapıldığında çok kötü oluyordu. Güneş pofuduk bulutların arkasına saklandığında gözlerini kısması gerekmiyordu.

Ama bugün öyle değildi.

"Lens almalısın." Jihyo Nayeon'un zihnini okumuş gibi söyledi, öyle bir şey yapmışsa bile büyük kız şaşırmazdı.

"Çocuklar!" Gürültücü beden eğitimi öğretmenleri boğazını yırtarcasına bağırdı, Nayeon bunu hiç anlayamıyordu. Yanında duran Jackson korkuyla yerinden sıçradı ve Nayeon gülmeye başladı.

"Sanki sen korkmadın." Genç adam homurdandı ve ondan önce gitti. Nayeon erkeklerin ergenlik dönemlerinde neden bu kadar hassas olduklarını bir türlü anlayamıyordu.

Geç kalan öğrencilerin gruba katılmak için koşmalarını izledi. Öğretmen dikkatlerini toplayabilmek için sinirli bir şekilde parmağını suratlarının önünde şıklatınca düşünmeyi kesti.

"Sorunu ne bu adamın." Jihyo kulağına fısıldadı ve Nayeon dediğine güldü.

"Bugün basketbol oynayacağız." Jihyo'nunkine rakip olabilecek bir sesle söyledi.

Öğrencilerin bir kısmı neşeyle bağırırken diğer kısmı inlemişti. Nayeon ise umursamıyordu bile.

Jihyo tembelce kolunu omzuna atarken ağırlığını diğer ayağına verdi. Hava çok sıcak olduğundan hareket edemiyordu ve Jihyo da oturup kalkmaktan başka bir şey yapamıyordu.

Evet. Hareket etmeye başlamazlarsa büyük ihtimalle öğretmen onları azarlayacaktı. Ama en iyi öğrenci olduğu için beden eğitimi dersinde tembellik yapabilirdi çünkü iyi notlara sahip olan kişilerin sporda iyi olduğu hiç görülmüş müydü? Hayır, ve Nayeon bu kuralı bozmaya niyetli değildi.

"Sınıf iki gruba ayrılacak. İlk grup ısınmayı bitirene kadar ikinci grup bekleyecek. Beklemek isteyenler şu köşede otursun." Öğretmen konuşmayı bitirdi ve Jihyo ona dönüp elini tuttu. Tüm öğrenciler hareket etmeye başlamıştı.

"Birinci grupta olmamızın imkanı yok."

"Aynen."

Jihyo yanına oturunca Nayeon küçük kızın gözlerinin bir saniyeliğine büyüdüğünü gördü. Sırıtınca küçük, temiz dişleri ortaya çıkmıştı.

"Ne oldu?" Nayeon sordu, bu sefer ne olduğu hakkında bir fikri yoktu. Normalde en iyi arkadaşını tek bir bakışta anlayabiliyordu ama şu anda en iyi arkadaşı daha gizemliydi. Ve Jihyo'yu deşifre etmek için çok yorgundu.

"Göreceksin." Küçük kız mırıldandı.

"Ne demek is-"

"Selam!"

Jackson ve Yugyeom seslice yanlarına oturunca konuşmaları bölündü (sesli olan sadece Jackson'dı ve Yugyeom her zamanki gibi kibarca gülümsüyordu) ve Nayeon son bir kez Jihyo'ya baktı. En iyi arkadaşı önceki meseleyi bırakmış gibi görünüyordu.

"Siz oynamayacak mısınız?" Nayeon şaşırarak sordu ve Jihyo onlara baktı. Bu onu biraz şaşırtmıştı, genelde sahaya ilk o ikisi çıkardı.

Jackson şapkasını havaya kaldırdı ve geri takmadan önce elini yeni boyadığı sarı saçlarının arasından geçirdi. Büyük ihtimalle saçından dolayı utanıyordu, Nayeon iddiayı kaybettiği için boyattığını söylediğini hatırlamıştı.

Ama güzel gözüküyordu. Bu renk suratını daha tatlı göstermişti.

"Hayır sizinle oynamayı bekleyeceğiz."

Passing GradeWhere stories live. Discover now