five, "who broke your heart?"

5.8K 568 237
                                    

Roseanne elindeki viski dolu bardağı çevirirken çalan şarkıyı dinliyordu.

Her şeyin başladığı bu yerde, her şeyini bitirmek istemişti.

Parmağında hissettiği boşluk en az kalbindeki kadar canını yakarken derin bir iç çekti.

Seokjin'le ilk tanıştıkları karaoke bara gelmişti. O güne kadar ikisi aynı üniversitede okuduklarının bile farkına varmamışlardı.

Hazırlığının daha ilk aylarındayken arkadaşlarının zoruyla çıktığı sahnede, Bohemian Rhapsody'i söylediğinde Queen aşığı Seokjin'i kalbinden hatta tam da on ikiden vurmuştu.

Seokjin'in anlatımına göre, ilk bakışta aşık olmuştu Roseanne'ye.

O gece sabaha kadar dünyanın en saçma diyaloglarını gerçekleştirseler de deniz kıyısında çeneleri bir türlü kapanmamıştı. Rüzgar kuvvetli esmişti ama onların içleri o kadar sıcaktı ki, ikisi de farkedememişti.

O günden sonra bir daha da ayrılmamışlardı zaten, ta ki bugüne kadar.

Onca yıl, onca anı, onca his, milyonlarca seni seviyorum cümlesi, milyonlarca öpücük ve milyonlarca sarılma.

Hepsini nasıl bu kadar çabuk çöpe atabilmişti?

Nasıl başka birini sevebilirdi?

İkisi beraber gelecek planları yaparken, olacak çocuklarının isimlerini düşünürken, Seokjin'in çizdiği aile evinin inşaatı tamamlanırken şimdi bunların aslında samimi olmadığını bilmek, Roseanne'yi salak gibi hissettiriyordu.

Gözünden akan tek bir damla yaşı sildiğinde ayağa kalktı ve sahnenin arkasındaki çalışanın yanına ilerledi. İçinden gelen bir şarkıyı seçtiğinde utanmadan sahneye çıktı ve yüksek bar sandalyesine oturdu. İnsanların bakışları teker teker ona dönerken, uzanıp kenardaki gitarı aldı ve kucağına yerleştirdi. Ayarlamalarını yaptıktan sonra mikrofonu ayarladı ve derin bir nefes verdi.

"I know where to lay." Sesi beklediğinden daha da titrekti. Gözlerindeki yaşları geriye iterken hissettiği tüm acı sesinden yansıyordu. Bütün bakışları üzerinde hissediyordu.

" Now if I keep my eyes closed he looks just like you, But he'll never stay, they never do." Gözlerini kapattı. Şarkının içine sinmeyen bazı yerlerini atlarken gözleri sımsıkı yumuluydu. Açarsa Seokjin'inin hayalinin gözünde canlanmasından korkuyordu.

" Would've gave it all for you, cared for you
So tell me where I went wrong." Mikrofonu umursamadan nefesini üfledi.

" my lover, my liar.
Would've trade it all for you, there for you
So tell me how to move on?" Sona geldiğinde gitar tellerine çarpan parmakları titriyordu.

" They don't realize that I'm thinking about you, It's nothing new, it's nothing new." Sahneden indi. Alkışlar bile umrunda değildi. Seokjin'e vedasını kendine göre böyle etti. Tek derdi buydu. Her şeyin başladığı yerde, her şeyi bitirmek.

Masasına yeni koyulan bardağın içindeki sıvıyı tekrar yudumlamaya başladığında kendinden utanıyordu. Sergilediği bu davranış, kendisine ait değildi.

Geçen dakikaların sonunda karşısında hissettiği bedenle başını kaldırdı.

Bulanık gözleri ilk iki düğmesi açık beyaz gömlekli adamı bulduğunda gözlerini kırpıştırdı. Koyu kestane saçları terden ıslanmıştı ve yorgun gözüküyordu.

" Kim kırdı kalbini?" Roseanne dolu gözlerini kırpıştı. Dudağı sola doğru kıvrılmıştı.

" Ya da, kırıyor mu demeliyim?"Cevap vermedi.

Önüne uzatılan ele sadece boş boş baktı.

" Bu arada, Jungkook ben." Baştan aşağı inceledi. Altında siyah kumaş pantolon vardı. Mekana göre çok resmiydi. İş adamı olduğunu düşündü.

" Bak Jungkook, çok yanlış zaman. Çok." Omuz silkti.

" Yanlış anladın, gecenin sonunu yatağımda hayal ederek masana gelmedim." Gözlerine baktı.

" Sadece, gözlerinde tanıdık bir şey görüyorum." Cebindeki bez mendili çıkarıp masaya bıraktı.

" Emin ol ki, yanaklarından akarken bile canını yakan yaşlar kimin içinse, değmez." Arkasını döndü ve gitti. Roseanne şaşkınca arkasından bakarken masadaki mendili alıp akan gözyaşlarını sildi.

Haklıydı, değmiyordu.

...

moral of the story | rosékook ✓Where stories live. Discover now