Göl.

5.8K 310 63
                                    

(Medyada Derin'in hazırlanırken çaldığı şarkı var.)

"Üç Yıl Üç Ay Önce"

Kahvaltıdan sonra herkes çil sürüsü gibi dağılmıştı. Engin bey yürüyüş yapacağını söyleyerek pencereden görünen ormana doğru gitmişti. Murat Bey nerede bilmiyordum bile, bu yüzden Caner'le kaldığımız odaya çıkıp pencereden gölü seyretmeye koyuldum. İşte o zaman Aslı Hanım'ın arabasına binip evden ayrıldığını gördüm.

Sonraki yarım saat boyunca odanın içinde dolanıp kendimi oyalayacak bir şeyler bulmaya çalışsam da başaramadım. Sıkıntıdan patlamak üzereydim ki Caner yüzünde hınzır bir sırıtışla odaya girdi.

"Bavulunda yüzmek için malzemeler olacaktı," dedi. Tek kaşımı kaldırıp şüpheci bir şekilde ona baktım.

"Yani?"

"Hadi göle yüzmeye gidelim." Kollarımı göğsümde kavuşturdum. Caner bir şey için bu kadar heyecanlanıyorsa mutlaka eline geçecek bir şey vardı. Bunun altından mutlaka bir şey çıkardı.

"Yüzmek isteyip istemediğimi sormak ister misin önce?"

Omzunu silkip dolabına ilerledi. "Sormama gerek yok, nasılsa geleceksin. Hadi nazlanma." Deyip dolabın içinden bir şort mayo çıkardı. Banyo kapısının arkasında gözden kaybolurken kafamı iki yana sallayıp bavula ilerledim. Benden bir şeyi rica ettiğini hiç duymamıştım. Hep emir kipiyle konuşuyordu. Ama kimi kandırıyordum? Tabii ki peşinden tıpış tıpış gidecektim.

Bavulun içinde iki tane bikini buldum ve ikisini de yatağın üzerine serdim. Biri şu mayokini dedikleri şeydendi ama bikini ve mayokini arasındaki farkın ne olduğunu bir türlü anlayamıyordum. Bikini gibiydi, sadece göbek kısmına gelen yerden iki tane ip geçiyordu ve bikininin alt kısmına bağlıydı. Dudağımı büzüp baktım. Rengi beyazdı. Bronz bir tenin üzerinde eminim çok hoş görünürdü ama bütün yaz denize ya da havuza gitmemiştim bu yüzden bembeyazdım.

Diğer bikini bordo renkliydi. Klasik boyundan bağlamalı bikinilerdendi. Fazla düşünmeye gerek duymadım ve banyo kapısına gidip tıklattım. "Üzerimi değiştireceğim, içeriye dalma."

İçeriden boğuk bir ses ve ardından homurdanmalar geldi. Hafifçe gülüp odanın köşesine geçtim ve bir yandan banyonun kapısını dikizlerken bir yandan çabucak üzerimi değiştirdim.

Bavulun içinden yazlık bir elbise bulup üzerime geçirdikten sonra, işte, hazırdım. Caner elinde iki plaj havlusuyla odaya girdi. "Neredeyse akşam olacak, gidelim artık." Diye homurdanarak odanın çıkışına yöneldi. Dönüp bana bakmamıştı bile. Şımarık bir çocuk gibi arkasından dudağımı büzdüm.

Gölün yanına tek kelime etmeden sakin adımlarla yürüdük. Göl evden de görünüyordu ama yakınına gelince şaşkına döndüm. "Vay canına. Burası ne güzelmiş."

"Öyledir." Tek elini, suyun pürüzsüz yüzeyinden yansıyan güneş ışıklarından korumak için yeşil gözlerine siper ederek yanımda durdu.

"Beni buraya getirdiğin için teşekkür ederim." Sonra kendimi tutamayıp ekledim. "Ne kadar zorla getirilmiş olsam da."

Gölün ortasında düz ve pürüzsüz görünen kayalar vardı. Her nasılsa, açıklık suyun etrafında mükemmel bir daire oluşturmuştu. Geniş parçalar halinde düz, çimenlik alan ve pırıl pırıl güneşin altında açmış kır çiçekleri. Huzurlu bir yerdi burası.

Suyun kenarına gittim. "Derinliği ne kadar?"

"Çoğu yerde yaklaşık üç metre, kayaların diğer tarafındaysa altı metre." Tam arkamdaydı, şu ürkütücü, sessiz yürüyüşünü yapıyordu. "Hadi yüzelim."

İki Hayalet  (Tamamlandı)Where stories live. Discover now