-8-

206 27 0
                                    

Siyahın hakimiyetine giren gökyüzünde tek bir yıldız bile yoktu bu akşam. Soğuk rüzgar, ilkbaharın ortasında kışı hatırlatırcasına esiyordu. Arka bahçeyi evin üst katlarından yansıyan loş ışık aydınlatmıştı, yerden doğrulup üzerimdeki tozları silkeledim. Çiçekleri açmaya başlamış erik ağacıyla kısa bir süre bakıştıktan sonra derin bir nefes alıp verdim.

Birazdan sonu gelmeyen bir azar işitme merasiminin konuğu olacaktım. Bu saate kadar neredeydinle başlayıp, biz sana geç kalma demedik mi ile devam eden...

Evin kapısına vardığımda sırt çantamdaki anahtarı çıkardım, bir ümit evde değillerdir diye zile basmamıştım. Kapıyı açıp içeri girdim. Evimizin salonuna açılan dış kapıyı kapatırken, Murphy kanunları doğruluğunu bir kez daha kanıtladı bana.

Birileri ile karşılaşma ihtimalin, görünmek istemediğin zaman en üst düzeydedir.

Annem, telaş içerisinde koltuktan kalkıp bana doğru geldi.
"Ah Vera! Neredesin sen aklım çıkacaktı!"

Gözlerim, karşıdaki pencerenin önünde duran babamı buldu. Elindeki votkayı yudumlayarak dışarıyı seyrediyordu.

"Geldim işte anne. Neden telaşlandın ki bu kadar?"
Sırtımdaki çantayı çıkarıp portmantonun dibine bıraktım ve üzerimdeki kabanı çıkarmaya koyuldum, fazlasıyla yorgun hissediyordum.

"Nasıl telaşlanmam Vera? Arıyorum telefonun kapalı! Saat kaç olmuş bir haber yok. Kızım biz sana böyle davranma demedik mi?"

"Şarjım bitmiş anne. Arkadaşlarla okul çıkışı kafede ders konuştuk, notları falan tekrar ettik. Zamanın nasıl geçtiğini anlamamışım, akşam olduğunu farkettiğimde apar topar geldim zaten."

Vera, the yalan profesörü.

"Başka birinden de arayamıyordun öyle mi?!"

"Anne! Şarjın bittiğini bile farketmedim diyorum ya."

"Ben sana bir daha olmayacak demedim mi?"
Babam elindeki votka bardağını masanın üzerine bırakıp bana döndü.
"Kuralları çiğnedin Sibel."

Yutkundum, ona karşı böyle tutuluyordum işte. Çocukluktan beri yerleşmişti bu bana, karşısında tek laf edemiyordum.

"Benimle yaşayanlar olması gerektiği gibi davranırlar." dedi soğukça.

Annem ise hemen kendi öfkesini geri plana atmış, babamla gerilmememiz için ortamı yumuşatmaya çalışmıştı.
"Her neyse... Bak kızım bu sondu, bir daha-"

"Bir dahası yok."
Babam annemin sözünü sertçe kesip bize doğru birkaç adım attı.
"Başına buyruk davranacaksan bu evde bir işin de yok."

"Pekala." dedim hiç tereddüt etmeden, alayla eklemiştim sonra.
"Nasıl emir buyurursanız."

Arkamı dönüp bir hışımla sırt çantamı yerden alıyordum ki annem bileğimi kavradı.
"Saçmalamayı kesin artık! Mustafa sen ne dediğinin farkında mısın? Genç bir kız o, hata yaptı evet ama düzeltebilir bunu."

"Sidalya bana-"

"Mustafa, lütfen." dedi annem sertçe.

Babam sözünü tamamlamamıştı, onun ilk kez birine karşı böyle suskunlaştığını görüyordum.

Annem omzunun üzerinden bana doğru baktı.
"Vera odana çık, hemen."

Bıkkınca bir nefes bırakıp merdivenlere yöneldim, ben çıkana kadar tek bir kelime etmemişlerdi. Muhtemelen arkamdan bu konunun tartışması devam etmişti.

Cesaret Madalyonu: KOVANWhere stories live. Discover now