61- Kaldığı Yerden

3.2K 173 47
                                    

Bedir ÖZÜKAN'dan

Sessizliği bozmasını istediğim tek şey onun hafif, tene üflercesine aldığı nefesleriydi. Uyurken aldığı nefesler beni huzura kaptırır, çoğu gece uykularımı sadece ona hediye ederdim. Onun hediyesine karşılık benimkisi çok küçük kalırdı. Bana en büyük armağanı kendisiydi. En büyük tutkumdu. Ne yaşarsak yaşayalım, vazgeçemediğimdi. Bırakamadığımdı. En büyük kederlerimin içinde dahi minicik olan mutluluk tohumumdu. O tohumu filizlendirmek için her şeyimi ortaya koyardım lakin her şeyim olan oydu.

Güzel kadındı. Her şeyi göğüsleyebilen, tüm yaşadıklarına rağmen nefes almak için çabalayana kadın derdim. Bu özel kelimeyi bütünüyle onlar taşırdı. Tıpkı benim kadınım gibi. Güzel, temiz, masum sevgilim.

Minikşe.

Gece lambasının parlak ışığının altında ay gibi parlıyor, yıldızlar gibi gözlerimi büyülüyordu. Tek farkı; yıldızlar çoktu, Minikşe ise tekti.

Elinin tersini yanağının altına koymuş, dudakları toplanmıştı. Onu izlerken aklımdan o kadar çok şey geçiyordu ki Şehnaz, bu gece benim için film şeridi olmuştu. Film şeridi kendini başa sarıp ilk gecede konakladı. Kapıyı açtığımda karşıma çıkan ilk anımda.

O evde de kapıldığım bir sürü duygu vardı. Ama ilk kapıldığım gözleriydi. Belki her adam sevdiği kadının gözlerine dalardı. Süslü cümleler, şiirler yazardı aşık oldukları kadınların gözlerine. Onlardan ilham alırlardı. Ama benim olayım tamamen farklıydı. Gözlerimi, o büyük gözlerinden kaydırırken yine gözlerine düşüyordum. Sanki o an yüzünü gözleri kaplamış, neresine baksam gözlerini görüyordum. Çok zayıf olduğu için gözlerinin dışarı atlamış olduğunu düşünmüştüm.

Ama değildi. Yüzü topluydu, güzeldi. Beni gözlerine çeken ruhu olmuştu. Ruhu gözlerinden beni çağırıyordu. Acılı acılı sesleniyordu. Hem git diye çığlık çığlığa sessizce haykırırken hem de gitme diye çırpınıp elleriyle yüzünü örtüyordu.

Kaldım. Onunla kaldım. Onu kurtardım. Onu kurtarmam onu özgürlüğüne kavuşturmuş olduğum anlamına gelmiyordu. Onda çok iyi hissettiğim bir şey vardı. Benim yanımda özgür olmak istiyordu.

O bende özgürlüğüne kavuştu, bense onun kafesine girdim.

İyi ki Şehnaz. Sen var oldukça sana olan iyi ki'lerim dilimde hiç bitmeyecek, sevgilim. Hayatımda gördüğüm en güçlü kız çocuğu, en yürekli kadınım. Yüreğimden eksilmeyenim, art arda çoğalan güzel. Yine şükrediyorum, o kadar insanın içinde seni bulmamı sağlayıp karşıma çıkarana.

Kahvemsi, kıvrık kirpikleri gece lambasının ışığı sayesinde elmacık kemiklerine uzun gölgeler bırakıyordu. Kirpikleri hafifçe titreştiğinde gülümsedim. Aslında her gece bakma sebebim buydu, o kara günden sonra. Ya kirpiklerini bir daha oynarken göremezsem... Gözlerim beş ay öncesine dalacaktı ki arkama yaslanıp derin bir nefes aldım. Beş ay öncesini düşünmek istemiyordum. O kara günün korkusunu her gün, her gece içimde yaşarken bir kez daha aklıma getirmek istemedim. Hayali silüetler gözümün etrafında uçuşmaya başladığında yüzümü sıvazladım.

Şehnaz'a tekrar baktığımda kirpiklerinin yeniden titreştiğini gördüm. Rahat bir nefes aldım. Aklıma dolan en kötü şey o kara günde gözlerinin tamamen kapanıp oynak kirpiklerinin bir daha kırpışmamasıydı.

Dört büyük korkumu onun sayesinde yaşamıştım. İlki Şeker teyze onu markete diye merkeze göndermişti. Benim gibi sinirli bir adam öfkeden ziyade önce korkmuştu. Hiçbir şey bilmeyen bir kızın kilometrelerce uzakta olması ilk korkumdu. İkincisi Denizli'de ailesinin mezarlığında kayboluşu... İşte ne olduysa o kayboluştan sonra karşılaştığı, insan diyemeyeceğim, iblis yüzünden başlamıştı.

MİNİKŞE (Kitap Oluyor)Where stories live. Discover now