11

1.7K 198 10
                                    

Jungkook'un bakış açısı

Hademe odasından uzak durmak istediğim için onun yerine çatıya çıkmaya karar verdim, sağol Ji-won.

Etrafa bakınıyordum ve Lisa'yı gördüm, oturduğu yerde müzik dinliyordu, yani sanırım.

Yanında yaklaştım. "Merhaba." Hiçbir şey söylemedi.

Kaşlarımı çattım ve önüne geçtim.

Bana baktı, şaşkındı. Kulaklıklarını çıkardı. "Yeni mi geldin?"

Kafamı salladım ve gülümsedim, "Burada ne yapıyorsun?" Diye sordum.

"Aynı şeyi ben sana sormalıyım." Cevapladı.

Kıkırdadım. "Evet, haklısın. Burada olmamalıydım, seni rahatsız ettiğim için üzgünüm." dalga geçerken ayağa kalkıp uzaklaştım.

"Bundan bahsetmedim, seni aptal!" Koluma tutunurken küçük bir somurtmayla bağırdı, dengemi kaybetmemi sağladı.

Ona baktım ve oturduğum yerde gülümsedim, "Birkaç gün önce bayıldığını duydum. Şimdi iyi misin?" Yüzümde endişeli bir ifade ile sordum.

Gülümserken kafasını olumlu anlamda salladı.

"Bu iyi." Dedim.

Aniden sağına döndü. "Korkutucu, değil mi?" Rastgele sordu.

"Korkutucu olan ne?"

"Hayat korkutucu, İncil okumaya başladım, çünkü ailem bir kaç haftadır klise'ye gidiyordu." Diye açıkladı.

Tekrardan bana döndü, "İncil'de şöyle bir şey okudum 'Ölüm senin Dünya üzerindeki son düşmanın.' Pazar kursuna gitmiştim ve öğretmen dedi ki 'Uyandığımız her gün kendi savaşımızı başlatırız ve ölüm mücadele edeceğimiz en son şeydir." Dedi ve beni huzursuz etti.

"Neden bunların hepsini aniden bana anlatmaya başladın?" Dedim.

"Bir gün anlarsın, umarım." Cevap verdi, "Herneyse, burdayım çünkü beden eğitimi öğretmeni bayıldığım için birkaç gün dinlenmemi istedi... Sen?" Dedi.

"Ben sadece sağlık dersini asmak istedim." Dedim açıkça.

"Ah... Tabiî ya, sağlık dersinden nefret edersin, çünkü insan vücudunun bölümleri hakkında konuşmanın iğrenç olduğunu düşünüyorsun." Dedi bir gülümsemeyle.

Ürperdim. "Ah! Duyarak bile kusabilirim." Diye şikayet ettim.

Bana inanmazcasına baktı. "Sen gerçekten teksin!"

"Tabiî ki, hepimiz türümüzün tek örneğiyiz." Bir sırıtışla cevap verdim.

Kıkırdadı ve bana bir şeyler fırlattı, fakat hızlı reflekslerim sayesinde hemen yakaladım ve incelemeye başladım, "Bunu isteyeceğini düşündüm, yani muzlu sütüm senindir." Dedi.

Küçük kutunun üzerindeki notu okudum, Teşekkürler Jeon.

Farkında olmadan güldüm ve ona baktım. Saçlarını karıştırdım, "Senin bu kadar sevimsiz olabileceğini kim bilebilirdi, huh." Dalga geçtim.

"Yah, yapma!" Saçlarını düzeltirken sızlandı ve tekrar bana baktı.

Yeniden konuşmadan önce iç çekti, "Fakat, ciddi olalım Jeon, olanlardan sonra, normal davrandığımız için mutluyum. Tekrar arkadaşız, değil mi? İddia ya da başka saçmalıklar yok?"

Kafamı salladım ve bir söz bile verdim.

Parlak bir şekilde gülümsedi.

Tekrardan yine oradaydı, bu gülümseme.

letters • liskook₁Where stories live. Discover now