8. BÖLÜM

1.7K 178 9
                                    

 Ç/N: Gecikme için üzgünüz, malum dersler yoğunlaştı. Yorumlarınızı eksik etmeyin! ^^

--------

Öğle güneşinin ışıkları Sehun'un suratına vuruyordu. İnleyerek yüzünü yastığa gömdü. Kafasının iki tarafına aynı anda vuruyorlarmış gibi hissediyordu. kendi kendine düşündü;

Ne garip bir rüyaydı.
Kapısı tıklatılınca arkasına döndü ve elinde bir kase ramen taşıyan Luhan'a baktı.
"Sehunnie, s-sana biraz öğle yemeği yaptım. Biliyorum tamamını y-yiyemezsin ama lütfen... lütfen birazcık yemeye çalış. Hiç olmazsa yarısını ye, tamam?" Luhan kaseyi yatağın başındaki masaya koyarken hafifçe kekeledi. 
Sehun dondu. 'Siktir, 500 kalori ve 9 gram doymuş yağ... Benden bunu yememi mi bekliyor?' Sehun kendi kendine düşündü.
Luhan diz çökerken Sehun yatağın kenarına oturdu. Büyük olan eline çubukları alıp biraz ramen aldı. Rameni genç olanın dudaklarına götürmeden önce hafifçe üfledi. Sehun sızlandı ve kafasını o şişmanlatıcı, yüksek kalorili ve karbonhidratlı şeyden uzağa çevirdi. Luhan'ın iç çekişini ve çubukların yerine koyulduğunu duydu. 
"Hunie, yemen lazım." dedi Luhan olmasını istediğinden daha sert bir biçimde.
"H-hayır..." Sehun sızlandı ve sıcak gözyaşlarının tekrardan aktığını hisssetti. Luhan kardeşinin yüzünü yumuşak elleriyle kavradı.
"Sehun..."
"Lütfen, hayır dedim." Sehun sızlandı.
Genç onlan abisinin başparmaklarıyla gözyaşlarını sildiğini hissetti. "Hunnie, ağlama"
Sehun tuttuğu hıçkırıkları serbest bıraktı kardeşi gözyaşlarını silmeye devam ederken.
'Çok,çok güçsüzsün Sehun. Seni küçük bok herif. Hiçbir şeyi düzgün yapamıyorsun, değil mi? Abinin önünde ağlıyorsun. Güçsüz küçük bok. Berbatsın Sehun, berbat.'
Sehun bağırdı ve LUhan'ı itti. Geyik gözlü çocuk şaşkınlık içinde geriledi.
"Hayır, hayır, dur! SADECE BENİ RAHAT BIRAK!" Genç olan ona alay eden sese bağırdı.
"Sehunnie! Sakin ol!" Luhan bağırdı ve kardeşini yakınına çekti.
'Beceriksiz , beceriksiz, beceriksiz.'
'Geber.'
Sehun birden kendini düşüyormuş gibi hissetti. Çukur zifiri karanlıktı.

----------------------

Genç çocuk boğazından gelen bir çığlıkla uyandı. Yatağının arkasındaki saate baktı. Saat 8:30'du. 
Odanın kapısı açıldı ve içeri paniğe kapılmış Luhan girdi. GEnişlemiş gözleriyle yatakta duran çocuğa baktı.
"Ne bok yiyorsun seni ucube?!" Büyük olan bağırdı ve Sehun gözlerini kapadı. Başağrısı neredeyse onu öldürüyordu.
"Rüya.. Rüya mı görüyordum?" Sehun fısıldadı yatağın çarşaflarına bakarken.
Luhan dudaklarını alayla büktü. "Hayır siktiğimin Sherlock'u."
'Bana oldukça korkutucu bir rüya gibi göründü.'
Zihnini bir taraflarında Sehun bunun gerçek olmasını diledi. Luhan'ın rüyasındaki gibi onunla ilgilenmesini istedi.
Tıpkı küçükken olduğu gibi...
Sehun üzüntüyle gözyaşlarını geri gönderdi ve yavaşta yataktan çıktı.
"Geç kaldın siktiğimin zavallısı. Okula gitmek için şimdi o ıçını kaldır yoksa senin yüzünden işe geç kalacağım." Luhan kulak tırmalayıcı bir şekilde tısladı.
"A-ama hyung, oraya n-nasıl gideceğim?" Sehun hafifçe kekeledi. 
"Umrumda değil ucube! Sadece git. Otobüs, tren , bisiklet ya da ayakların. Ne sikimle gidiyorsan git." 
Sehun, Luhan odadan çıktıktan sonra içini çekti. Saçını dağıttı ve her zaman yaptığı şekli yaptı. Daha fazla kalori yakmak için yürümeye karar verdi.
Okulun kapısına yaklaştığında orada bekleyen bir figür gördü. 
'Beni mi bekliyor?'
Daha da yaklaştığında o figürün ellerini göğsünde birleştirmiş ona düşmanca bakan Kris olduğunu farketti. Sehun kaçıp kaçmama konusunda zihinsel bir tartışma yaşıyordu. 
Kris yönünü ona çevirirp yaklaşmaya başladığında Sehun ilk seçeneği seçip süratle sarışın devden uzaklaşmaya başladı. Çantası ona ağırlık yapıp birkaç kez tökezlemesine neden oldu. 
"Bekle, Sehun!" Sehun dizlerinin güçsüzleştiğini hissetti ve bir süre sonra nefes nefese ağlayarak yere çöktü. 
"Siktir..." bir fısıltı duydu ve onun tarafından kapana kısıldığını hissetti
"Lütfen... Lütfen bana zarar verme!" Sehun ağlarken söyledi.
"Bir şey yapmayacağız, endişelenme." Stajyer öğretmen Mr. Kim'in (hala öğrencilere onu Suho diye çağırmalarını söyleyen) sesini duydu.
Sehun gelin tarzı kucağa alındığını hissetti ve onu taşıyan Kris'e baktı. 
"Ne-nereye götürüyorsun b-beni?" Sehun ona tekrardan vuracağını zannederek kekeledi. 
"Sana bir şey sormam gerek, biri hakkında.." Kris derin sesiyle mırıldandı. Sehun diğerinin kollarında uyuyakaldı.

---------------------
Kris Sehun'u kendi evine götürdü ve yorgun vücudunun biraz dinlenmesine izin verdi. İlk genç olan uyandı ve Kris ardında uyanıp onu kendisinin odasına götürdü. 
Yatakta dayak yemiş bir çocuk yatıyordu. Yaralarından bazıları berbat bir mor renkteydi ve yüzü son derece solgun görünüyordu. 
"Tao?!" Sehun cırladı ve yatağın kenarına koştu. Kris'in suratı hafifçe değişti. "Adı Tao mu?"
Sehun omuz silkti, bedeni hafifçe titredi. "Gerçek adı Huang Zi Tao ama o kendine Tao diyor"
Kris başını salladı ve nazikçe Tao'nun yüzünü okşadı. "Hoş bir isim, ona uyuyor." 
"Tao hyunga ne o-oldu?" Sehun sordu. 
Kris içini çekti. "Onu dün okul çıkışı koridorda yaralı halde buldum. Nereye getireceğimi bilmiyordum, ben de evime getirdim."
Sehun 'ah' sesi çıkardı ve ayağa kalktı, ayakları titriyordu. Kris ona dikkatlice baktı.
"Yiyecek bir şey ister misin?"
"h-hayır, aç değilim."
Kris hafifçe hırladı ve arkasındaki sıraya vurdu. Bu Sehun'u yerinden sıçrattı. 
"Kahretsin! Yemen lazım Sehun!"
Sehun'un gözleri irileşti. "Siktir.. Hayır yemeyeceğim!" Sehu nbağırdı.
"Sadece bir şeyler ye! Çok zayıfsın lanet olası!"
Sehun sızlandı ve kendini geri çekti. Zayıf vücudu bir kez daha titredi. Kris iç çekti ve saçlarını karıştırdı. O sırada Mr. Kim odaya girdi ve hafifçe öksürdü. 
"Çocuklar, 5. ders 5 dakika içinde başlayacak, lütfen okula dönün."
Kris kısa öğretmene dik dik baktı ama yine de odanın çıkışına ilerledi. Evi okula 2 dakikalık mesafedeydi. Sehun onu takip etti. Vücudu hala şok ve korkudan titriyordu. Mr. Kim nazikçe elini Sehun'un omzuna koydu ve beraber odadan çıktılar. 

------------

Sehun kafası eğik bir şekilde derse girdi. Sınıftakiler gördükleri gibi onu işaret etmeye ve gülmeye başladılar. Sehun yerine oturdu. Bitkindi ve elleri titriyordu.
"Hey patates surat!" Kafasına silgi atılmadan önce birinin ona bağırdığını duydu.
'Onlar gerçekten ölmeni istiyor, seni iğrenç yaratık.' O ses fısıldadı. Kendi hakkındaki bütün kusurları vuruyordu suratına.
"Bliyorum..." diye fısıldadı Sehun.
'Öyleyse onların dileğini gerçekleştir! git geber! Kes, kes, kes, kes! Daha fazla kesiğe ihtiyacın var! Zaten yeterince çirkinsin!" 
Küçük bir inleme Sehun'un dudaklarından kaçtı ve oturduğu sıraa daha çok gömüldü.

'Hyung, eğer içimden geçenleri bilseydin, beni önemser miydin...?'

I'm Only His BrotherWhere stories live. Discover now