Sessiz Vaveyla

105 11 3
                                    

'Yaşamak mı zor, sevdiklerini aynı gün içinde kara toprağa vermek mi zor'
***

Acı dört koldan sarardı insanoğlunu tıpkı zehirli sarmaşık misali. Gece yerini Güneşe bırakmıştı, karanlık aydınlığa dönüştü. Derya ayakta durmakta zorlanıyordu. Bir günde on yıl daha yaşlanmış gibiydi. Kendisini tutan Dilan Hanım olmasa kendini un çuvalı gibi yere bırakırdı. Tabuttan çıkarılan babası boş mezara konuldu. Derya kendisini tutan ellerden kurtulup mezara doğru koştu. Arada tökezledi ama düşmedi.

Hazar Yüzbaşı gelen helikopter ile şehidin naaşını helikoptere bindirmişti. Mirza'nın naaşını Cem Başçavuş teslim edecekti.
Hazar Yüzbaşı etrafına baktığında yerde cansız yatan silah arkadaşlarını gördü. İçlerine sızan teröristleri ön görememişti. Şimdi ise esir düşmüştü. Plastik kelepçeden kurtulmaya çalışıyordu. Xece saklandığı yerden çıktı. Hazar Yüzbaşı'nın karşısına çıktı. Hazar Yüzbaşı hala kurtulmaya çalışıyordu. Xece başını iki yana salladı.
Hazar Yüzbaşı ve Doğan Üsteğmen esir düşmüştü.

"Komutan demek karşılaşmak bugüne kısmetmiş." Hazar Yüzbaşı karşısında duran kadına nefretle baktı.

"Kısmet değil nasipmiş denir," dedi. Ses tonu alaylı çıkmıştı. Xece kendisi ile dalga geçen adama sinirlenip, Hazar Yüzbaşı'nın karnına tekme attı. Hazar Yüzbaşı nefessiz kaldı.

Derya mezarın içine girdi. Babasının kefene sarılı bedenine sarıldı. Gözlerinden akan yaşlar nehir misali akmaya devam ediyordu.
Dilan Hanım daha fazla bu görüntüye dayanamadı baygınlık geçirdi. Yanında duran kadınlar, Dilan Hanım'ın kolundan tuttular.

"Uyan baba kötülerin işgal ettiği bu yerde beni tek başına bırakıp gidemezsin. Sen gidersen, beni kötülerden kim korur babam. Yaşayamam bilmez misin, sen benim nefesimsin. Sen gittin, ben nefessiz kaldım. Boğazımda bir yumru var her geçen saat beni nefessiz bırakıyor. Lütfen uyan küçük kızının elinden tut. Hani ben senin küçük kızındım. Beni nasıl tek başına bırakılsın baba."

Derya'nın sesi canhıraş çıktı. Emre, Derya'nın yanına gitti. Kolundan tuttu. Derya mezarlıktan çıkmak istemiyordu babasını soğuktan korumak istiyordu. Emre, Derya'yı zor da olsa mezarlıktan çıkardı. Derya kanadı kırılmış kuş gibi çırpındı. Derya'nın gözüne kardeşi çarptı. Mirza'nın üzerine atılan kara toprağa baktı.

"Mirza, " diye bağırdı. Sesindeki çaresizlik dışa vurmuştu. Emre'nin elinden kurtulup kardeşinin mezarına doğru koştu. Tökezleyip düştü. Avuçlarına batan taş parçacıkları canını yaksa da umursamadı. Taş parçacıklarının verdiği acı neydi ki, onu asıl bitiren yüreğine yerleşen kor ateşti.

"Götürün," diyen Xece yerden kalkmaya çalışan askeri görünce gülümsedi.

"Durun," diye bağırdı. Teröristler durdu. Xece, yaralı askerin yanına gitti. Silahını yanındaki teröriste verdi. Yere doğru eğildi. Botunun içine sakladığı bıçağı çıkardı. Yaralı askerin yanına gitti. Askerin siyah düz saçlarından tuttu. Hazar Yüzbaşı'nın kehribar gözlerine baktı. Hazar Yüzbaşı çırpınmaya başladı.

"Elveda der askerine, Yüzbaşı," dedi. Yaralı askerin boğazını kesti. Asker kelime-i şehadet getirip son nefesini verdi.

"Melih," diye bağıran Hazar Yüzbaşı kurtulmaya çalışıyordu. Ellerini çivili halat ile bağlamışlardı. Kolunu da bez parçası ile sarmışlardı.

"Orospu çocuğu," diye bağıran Doğan Üsteğmen teröristlerden birine tekme atıp yere düşmesini sağladı. Yere düşen terörist başını kayalığa çarptı. Bir an sersemledi. Xece yere düşen teröristin ayağa kalkmasına fırsat vermeden başından vurdu.

Vatan-ı Aşkजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें