Bölüm 45

592 58 25
                                    

Ellerim tereddütle zilin üstünde durdu. Evden buraya gelene kadar yarıladığım biramdan koca bir yudum daha aldım. Sonra bir tane daha. Hızlı içtiğim için biraz başım döndü. Kendimi tamamen kaybetmeden şişeyi kapının yanına bıraktım.

Baekhyun vermişti bana bu cesareti. Eve geldiğim ilk akşam ona söylemiştim Jongin'e koşacağımı. Çığlık atıvermişti önce ama sonra iki elimi de tutup kendinden beklenmeyecek kadar sakin sakin konuşmuştu benimle.

''Git.'' demişti. ''Fazla değil mi çektiğin, çektirdiğin? Git artık Sehun. Konuş onunla.''

Ben de bu cesareti kaybetmemek için bira şişesine sarılmıştım. Jongin'e sonunda içimdekileri haykıracağım bu gece için biraya, sarhoş olmaya ihtiyacımın olması zerre gitmemişti zoruma. Gerekirse birkaç şişe bile içebilirdim. Bu gece sarhoş Sehun'un cesareti lazımdı bana. Sonrası ne olacak diye düşünmeyen umursamazlığı. Bunun için ben de içtim işte birkaç yudum.

Derin bir nefes alıp çaldım kapıyı. Acaba uymuş mudur diye düşünmeden gelmiştim ama ilk seferde açılmayan kapıyla kaşlarım çatılmıştı. Uzun uzun yeniden bastım zile. Konuşasım kaçacak diyeydi bu acelem. Ama çok bekletmedi beni esmerim. Üçüncü çalışta açıldı kapı. Uyumamıştı daha. Beni gördüğüne şaşırmıştı yine de. Bunca zamandır gözlerimden bu kadar uzak durması içimi sıkmıştı yine. Üstelik tam karşımdaydı böylesine özlediğim insan. Şaşkın yüzünü gereğinden fazla izledim ama o da konuşup bir şey demiyordu bana. Bu kadar mı şaşkına çevirmiştim onu? Bu kadar mı beklemiyordu geleceğimi?

Sonunda kendine gelip geçmem için iyice açtığı kapıdan içeri girerken kalkan kaşları gözlerimden kaçmamıştı.

''Konuşalım mı biraz Jongin?''

Salona geçince hemencecik söyledim. Tam karşıma gelip durdu. Günler sonrasında beni kendi isteğimle karşısında bulduğuna şaşırmasını yadırgamamıştım ama bir an önce içimi dökmek istiyordum.

''İçtin mi sen Sehun?''

Gözleri yüzümde dolanınca neyin beni ele verdiğini düşündüm. Kızaran yanaklarım mı? Üzerime sinen alkol kokusu mu?

''Birazcık. Azıcık içtim Jongin. Ama sarhoş değilim. Gerçekten.''

''Peki. Konuşmak istiyorsun öyle mi?'' Ben başımı sallayınca devam etti. ''Konuşalım öyleyse ama önce sana bir kahve yapacağım. Sen onu içerken konuşuruz.''

İtiraz kabul etmeyen bakışlarına dudak büktüm. Mecburen kabul ettim. O mutfağa geçerken ben de koltuklardan birine oturdum. O kahveyi bana içirmeden durmayacaktı ama ben de tamamen ayılmayı istemiyordum. Bu yüzden birkaç dakika içinde Jongin'in elime tutuşturduğu kahveden sadece küçük yudumlar aldım.

''Kaçmayacağım demiştim ama yine kaçtım, üzdüm seni değil mi Jongin?''

Aniden konuya girmemi beklemiyordu. Şaşkınca baktı yüzüme. Ben de devam ettim. Ben onun ne düşündüğünü biliyordum. Jongin sayıp dökmüştü öncesinde. Sıra bendeydi bu yüzden. Susmayacaktım bu gece.

''Artık kaçmayacağım demeye geldim Jongin. Söz vereceğim hatta sana.''

''Ne demek bu Sehun?''

Biraz yaklaştı bana doğru. Gözleri gözlerimdeyken istemsizce yaptığı bir şeydi bu sanki.

''Korktuğumu biliyorsun. Sana söylediğim tek şey buydu değil mi Jongin? Seni kaybetmekten korktuğumu söylemiştim.''

Kafasıyla onayladı beni. Neye varacağımı anlamış gibiydi. Yüzüne bir heyecan yerleşmişti. Büyük bir yudum aldığım kahveyi uzanıp sehpaya bıraktım. Koltukta duran yastıklardan birini aldım elime. Sıkıca sarıldım. Bir şeye tutunmaya ihtiyacım vardı.

BFF FaciasıWhere stories live. Discover now