Korku | 5

1.9K 165 42
                                    

Irene artık hiçbir şey düşünmemek, sadece yaşamak, kendini uyuşturmak ve ruhunu boş ve anlamsız uğraşlarla oyalamak istiyordu. Evde olmaya da katlanamıyordu, dehşetten delirmemek için sokağa çıkması, insanların arasına karışması gerektiğini hissediyordu. O yüz kronla şantajcıdan hiç olmazsa birkaç günlük özgürlüğünü satın almış olduğunu umuyordu, cesaret gösterip tekrar bir gezintiye çıkmaya karar verdi, hem bazı işlerini halledecekti hem de davranışlarındaki farklılığı evdekilerin gözünden gizlemiş olacaktı. Artık belli bir kaçış yolu bulmuştu. Daha evin kapısından gözlerini yumup bir tramplenden atlar gibi kendini caddenin kalabalığına atıyordu. Bir kez asfaltı ayaklarının altında, sıcak insan kalabalığını etrafında hissetti mi gergin bir telaş içinde, tekrar o tehlikeli bakışlarla karşılaşabileceği korkusuyla gözlerini yere dikerek, bir hanımefendinin dikkat çekmeden yürüyebileceği kadar hızla, körlemesine yürümeye başlıyordu. Eğer izleniyorsa en azından bunu bilmek istemiyordu. Fakat yine de bundan başka bir şey düşünmediğini ve biri tesadüfen bedenine sürtünecek olsa korkuyla irkildiğini fark ediyordu. Yaklaşan her adım, her ses, geçip giden her gölge sinirlerini acıtarak geriyordu; sadece eğer bir arabada veya yabancı bir evdeyse rahat nefes alabiliyordu.



Bir bey Irene'ye selam verdi. Başını kaldırınca eski aile dostunu tanıdı; sevimli, geveze bir ihtiyardı, saatlerce ufak tefek, belki de vehmettiği rahatsızlıklarını anlatarak insanı esir aldığı için genellikle onunla karşılaşmamayı yeğlerdi. Ama bugün selamını kuru bir teşekkürle geçiştirip yol arkadaşlığını istememiş oluşuna üzüldü, çünkü bir tanıdık, o şantajcının beklenmedik biçimde karşısına çıkıvermesine karşı bir korunma olurdu. Irene bir an durakladı, dönüp aile dostuna yetişmek istiyordu ki, aniden birisi arkasından yetişmeye çalışıyormuş gibi hissetti ve hiç düşünmeksizin içgüdüsel olarak hızlandı. Fakat korkunun insafsızca bilediği bir sezgiyle peşindekinin de hızlandığını duyuyor ve kaçış olmadığını bilmesine rağmen kendisi de hızlanıyordu. Bir elin neredeyse dokunacağı duygusuyla omuzları ürperdi, ardındaki adımları giderek daha yakınında hissediyordu. Takipçisi artık neredeyse dibindeydi ve arkasından ısrarcı, ama cılız bir sesin "Irene!" dediğini duydu. Sesin sahibinin kim olabileceğini düşündü, ama o felaket elçisi rezil kadın olmadığı kesindi. Rahat bir soluk alarak arkasına döndü. Aniden durduğu için neredeyse üzerine devrilecek gibi olan âşığıyla burun buruna geldi. Şaşkınlık içindeki solgun yüzünden heyecan okunuyordu, Irene'nin hayretini gördüğünde bir de utanç karıştı ifadesine. Tokalaşmak için duraksayarak elini uzattı, Irene karşılık vermeyince tekrar geri çekti. Bir iki dakika kadar delikanlının sadece yüzüne baktı, onunla karşılaşmak o kadar beklemediği bir şeydi. Korku dolu bütün o günler boyunca unuttuğu tek kişi o olmuştu. Fakat şimdi onun çaresizce bir boşluk ifadesi taşıyan sorularla dolu solgun yüzünü yakından gördüğünde içinde aniden sıcak bir öfke dalgası köpürdü. Bir şeyler söylemek için dudakları kıpırdıyordu ve öfkesi yüzünden o kadar belli oluyordu ki genç adam korkarak kekeledi: "Irene, neyin var?" Irene'nin sinirli bir hareketini görünce de sinerek ekledi: "Ben ne yaptım sana?" Irene öfkesini doğru dürüst bastırmayı başaramadan âşığına baktı. "Bana ne mi yaptınız?" diyerek alayla güldü. "Hiç! Hiçbir şey! Sadece iyilik, sadece güzellik."

Genç adam ona hayretle baktı, şaşkınlıktan ağzı açık kalmıştı; bu hali görüntüsünün bönlüğünü ve gülünçlüğünü daha da artırıyordu. "Fakat Irene... Irene!"

"Olay çıkartmayın!" diye sertçe azarladı Irene. "Bana komedi oynamaya da kalkışmayın. O şirin sevgiliniz buralarda bir yerde pusuya yatmıştır yine, birazdan yakama yapışır..."

"Kim... kim yani?" Irene onun o budala, şaşkın suratına bir yumruk indirmeyi ne kadar isterdi! Şemsiyesini sımsıkı kavradığını hissetti. Daha önce hiçbir zaman bir insandan bu kadar nefret etmemiş, kimseyi bu kadar hor görmemişti.

KorkuWhere stories live. Discover now