19. Bölüm

3.4K 348 20
                                    

O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah´ın kullarıyız ve biz O´na döneceğiz, derler. Bakara 156

Yorgun adımlar ile koca kapıdan içeri girdi, hemen karşında duran uzunca bir masa ve üzerinde duran bilgisayarlara birşeyler yazan bir kaç insan. Neredeyse ahbap olduğu orta yaşlarda abi diye hitap ettiği adama doğru yaklaştı,

"Selamun aleykum abi!" dedi sesi o kadar yorgun çıkıyordu ki sanki koca koca dağlar aşmış ve ulaşacağı yere varmıştı.
Karşındaki adam hüzünle baktı gence

"Aleykum selam Yasin." dedi sonra ekledi "nasılsın kardeşim?" biliyordu nasıl olduğunu ama adettir ya soru verdi işte.

"Elhamdulillah abi." sesi varla yok arasında çıkmıştı. "Varmı bir gelişme" demişti. Halbuki her gün aynı saat burada oluyordu kendisi ve her geldiğinde aynı soruyu soruyordu, bıkmıştı aynı cevabı almaktan, canı yanıyordu sığamıyordu kalıbına, sanki kalbi yavaşlamış gibi hissediyordu.

"Aynı kardeşim." demişti karşındaki adam  tekdüze. Derin bir nefes aldı, kafasını sallayıp yönünü merdivenlere çevirdi, adım atıyor ama ayakları o kadar güçsüz kalmışki her adımda titriyordu. Besmele çekti bir inşirah okudu merdivenleri çıkarken. İşte aylardır koridorunu aşındırdığı yoğun bakım odasının kapısına varmıştı. Hemşireler gelen kişiyi görünce hemen giymesi gerekenleri vermiş, ve genç adamın odaya girişini izlemişlerdi.
Aylardır yaptığı gibi gene üzerine o mavi önlüğü, ellerine eldiven ve ağzına maske takmış öyle girmişti sevdasının yanına. Her girişinde onu yatakta üzerinde birsürü kablo ağzında solunum cihazı varken görmek zor geliyordu.
Yaklaştı yatağa ve çekti sandalyeyi oturmak için.
Elindeki eldiveni çıkarıp kenara koydu. Baktı güzeller güzeli eşinin yüzüne. Gene gözleri kapalı, o kadar özlemiştiki onu.
Eşinin Elini her iki elinin arasına almıştı genç adam ve başladı konuşmaya.

"Ben geldim Nesibe.. Bugün de açmamışsın gözlerini, özlemedin mi bizi hiç, biz çok özledik seni. Kaç ay oldu gözlerinden mahrum kalalı, kaç kez güneş doğdu ve kaç kez ay kendini gösterdi sayamadım bile. Ellerin gene buz gibi, üşüyormusun? Halbuki sen sıcağı seversin, soğuktan hoşlanmazsın. Ahh Nesibe bu sevda da aşırıya mı kaçtık biz, isyandan Allaha sığınırım. Başımıza ne gelirse Allah'tandır biliyorum." dedi ve sustu küçük bir buse kondurdu eşinin o zarif buz gibi ellerine, sonra her geldiğinde yaptığı gibi cebinden küçük kur-an'ını  çıkarıp okumaya başladı. Az kalmıştı hatmetmek üzereydi Nesibe için okudu kur-an'ı ama o hala açmamıştı gözlerini. Hem okuyor hem ağlıyordu, her bir ayet balyoz olup saplanıyordu beynine, aldığı arapça ilim sayesinde manalarını anlıyor kendi acziyetine ağlıyordu.

İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. Sonra, kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit, «Bu bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir» der. Hayır o, bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.
(Zümer /49)

Evet işte hayat şiarı edinmesi gereken bir ayet ona sesleniyordu, bu bir imtihan Rabbin için sabreyle ve bunun geçici olduğunun farkına var diyordu. Sessizce döktüğü göz yaşları hıçkırığa dönüşünce  kapattı kur-an'ını. Sildi gözlerini ama ne fayda koca adam sarsılarak ağlıyordu. Ne demişti doktor "sizin her gün gelmeniz eşinize çok iyi geliyor, bu tür vakalarda hep gerileme olur ama eşiniz şuan sizin destekleriniz sayesinde savaşıyor." buna inanmak istiyordu Yasin, ama eşini böyle yatar vaziyette gördükçe gücü tükeniyordu. Vakit dolmuş hemşire kapıda belirmişti çıkması gerektiğini söylüyordu, arkasını dönmeden salladı  başını, ve ayaklandı. Bir kez daha baktı yaşlı gözleri ile eşine. Elini bırakmadan tekrar öptü ve kibarca bıraktı yatağa.
Elini çekecegi sıra elinde bir baskı hissetti, hemen eşine baktı umut ile. Bir kaç saniye eşinin elini sıktı tepki vermesi için ama  gözleri hala kapalıydı ve elini sıkmıyordu eşi, ona öyle geldiğini düşünüp elini çekmişti hayal kırıklığı ile. Sevdasını Allaha emanet edip çıkmıştı ki  odadan, iki hemşire hızla odaya girince şaşırmıştı Yasin. Korku ile neler olduğunu soruyor ama kimse cevap vermiyordu. Yoğun bakımın kapısına vurdu bu defa, bir hemşire çıktı ama ona hiç bir şey demeden koşarak uzaklaştı, Yasin'in korkudan kalbi ağzında atmaya başlamıştı. Kapıya vurup neler oluyor diye soruyordu ama yaralı gence cevap veren yoktu. Demin geçen hemşire ve bir doktor koşarak odaya girmişti, yasin soruyor ama cevap yok, o çırpınıyor ama gören yok. Yere kapandı secdeye vardı ve haykırdı,

Vardır Bir Hayır (Tamamlandı) Where stories live. Discover now