1

2.3K 161 176
                                    

Nisan ayının -meteorolojiye göre yağmurlu olması beklenilen ama tam tersinin gerçekleştiği- dengesiz hava durumuna sahip günlerinden birinde, klimaları bozuk arabamın ön koltuğunda pişmek üzereydim. Oturduğum koltuk her ne kadar açık renkli olsa da güneş ışınları bir şekilde onları da ısıtıyor ve her kıpırdayışımda bacaklarıma kızgın yağ sıçramış gibi dişlerimin arasından tıslamama neden oluyordu. Şu an pek öyle gözükmese de en sevdiğim mevsim sorulduğunda düşünmeden ilkbahar ve yaz derdim, sadece isimlerini söylemek bile güzel anılarımı canlandırır ve içimi hoş ederdi. Fakat bugün yeni bir eve taşınıyordum, hava temmuzun sonlarındaymışız gibi kavurucuyken arabamın klimaları çalışmıyordu, yolumuzun üzerinde inanılmaz bir trafik vardı ve eşyalarımın bulunduğu kamyonet bu trafikte bizi kaybetmeden takip etmek zorundaydı.

"Gel gel üstüme çık gavat,"

Kyungsoo kafasını ve kolunu pencereden çıkarmış, ters yöne doğru ilerlemeye çalışan aracın sahibine eliyle gel işareti yaparak bağırırken burun kemerimi sıkmakla meşguldüm, tekrar içeri girdiğinde göz göze geldiğimiz an iri koyu kahvelerinde beni çarmıha gerip ateşe verme arzusunu çok net bir şekilde görmek ürpermeme neden olmuştu.

"Ağzına sıçtığımın yerinde tüm millet salak bi' bu akıllı, safsikene bak,"

Önüne dönüp daha önce duymadığım yaratıcı küfürler eşliğinde art arda kornaya basmaya devam ederken acele etmeden oturduğum taraftaki kapının cebinde artık sıcaktan kan gibi olmuş suya uzandım ve bugünlük benim yerime, sürücü koltuğuna geçmiş olan arkadaşıma doğru onu biraz sakinleştirmesini umarak uzattım.

"Su,"

Bir bana bir de elimdeki suya baktı, bu eylemi tekrarladıkça gerginlik seviyem artmaya devam ediyordu, en son torpidoya kafa atacağımı sandığımda gözlerinden o suyu önümden çekmezsen bacağına sıçarım şimşekleri çıkmaya başladığını gördüm, yine acele etmeden suyu çekip aldığım yere geri bıraktım.

"Bak, anlıyorum ama bu kadar da gerilmesen m-"

"Chanyeol, yemin ediyorum var ya Allah yarattı demem, seni asfalta yatırır suratının üzerinden dümdüz edene kadar geçerim tamam mı, çeneni kapa, anahtarları salak gibi atıp tutmayı da bırak. Bu yaştan sonra arkadaş katil etme beni."

Ne zamandan beri atıp tuttuğumu fark etmediğim anahtarları elimin içine alıp büyük halkayı da işaret parmağımdan geçirdim. Kyungsoo normalde böyle sinirli biri sayılmaz, -tabii eğer huysuzluk ve sinirin ayrımını iyi yapabiliyorsanız- ama siniri de saman alevi gibidir: birden büyür ve hızlıca azalarak yok olurdu, sayılı benzer özelliklerimizden biriydi bu. O yaş aldıkça daha huysuz biri olurken ben daha rahat bir insana dönüşüyordum ve bunun onu çileden çıkarması da beni az buz keyiflendirmiyordu.

Aradan uzun sayılabilecek bir süre geçtikten sonra trafik önceye göre daha iyi akmaya başlamıştı, en azından belli bir sürat kazanabilmiştik ve bu da açık camlardan içeri ferahlatıcı rüzgarların üstümüze başımıza esmesine neden oluyordu. Kyungsoo çoktan sakinleşmişti hatta radyoda çalan şarkıyı bildiğini sanmıyordum ama buna rağmen direksiyonun üzerinde duran parmaklarını ritme uygun hareket ettirmeye başlamıştı. Aklıma gelen şeyle hafifçe gülüp torpidoya doğru eğildim ve içindeki bir sürü gereksiz ıvır zıvır arasından aradığım uzun kabloyu nihayet bulduğumda oradan çekip çıkardım. Kablonun bir ucunu telefona takıp açacağım şarkıyı hazır ettikten sonra diğer ucunu da radyonun girişine cızırtı çıkarmamaya çalışarak taktım, telefonun ekranında başlatılmaya hazır şarkı ufak bir hareketimle arabada yükselmeye başladığında gözlerim istemsiz yanımdaki kele kaydı ve onunda belli belirsiz güldüğünü gördüğümde keyiflendim.

çek sifonu // chanbaekWhere stories live. Discover now