2

815 111 89
                                    

Bilincim yerine geleli yaklaşık on beş dakika olmasına rağmen belki uyumaya kaldığım yerden devam edebilirim umuduyla gözlerimi açmayı reddediyordum ama artık göz kapaklarım zorla kapalı tutmaya çalışmam yüzünden acımaya başlamıştı. Daha dün taşındığım için henüz büyük ve geniş pencerelerime koridordaki koca kutu yığınından koyu renk güneşlikleri bulup takmaya fırsatım olmamıştı. Her ne kadar böyle bir senaryonun yaşanacağını düşünüp uyku tulumumu güneşin gözlerimi rahatsız etmeyeceğine emin olduğum bir köşeye atıverdiysem de hazin sona engel olamamıştım. Artık ciddi ciddi acıyan göz kapaklarıma daha fazla eziyet çektirmekten vazgeçip yavaşça aralamaya çalıştım, yoğun ve yakıcı günışığı yüzünden aralamamla tekrar sıkıca kapmam bir olmuştu. Parmaklarımı, istemdışı çatılan kaşlarıma götürüp hafifçe masaj yaparak yattığım yerden doğruldum. Her şey dün gece kendimi uyku tulumumun içine atmadan önce bıraktığım gibiydi. Kyungsoo geldiğinde etli yanaklarını sulu sulu öpmeyi aklımın bir kenarına not ettim çünkü yerleri silmek o söylemedikçe aklımın ucundan bile geçmezdi ve tüm gece uyurken toz toprak soluyabilirdim.

Odanın tavanını incelemeyi bırakıp ışık yüzünden kamaşmaya devam eden gözlerimi bir kez daha ovdum. Kalkmaya yeltendiğimde sırtımda hissettiğim ağrı nefesimi kesmeden önce sabah sesimle boş odanın içinde tok bir inlemenin yankılanmasına sebep oldu. Siktir. Bu ağrıların sebebi hem yaşım hem de düzenli olarak yaptığım sporu son zamanlarda aksatıyor oluşumdu büyük ihtimalle, bir de ince uyku tulumumun bir boka yaramıyor oluşu tabii. Göğüs kafesim ciğerlerime geçmiş gibi canımı yakan ağrıyı yavaş yavaş hareket etmeye çalışarak gidermek biraz zamanımı alsa da sonunda başarıp zeminden tamamen kıçımı ayırabilmiştim.

Banyoya doğru ilerlemeden önce pencere kenarında sigara paketinin altında duran telefonumu alıp saate baktım, 12.32. Elimdekini tekrar yerine bırakırken gözlerim kısa bir süreliğine sigara paketinde ve paketten hemen sonra da küçük balkonda oyalandı. Dün geceki saçma sapan durum aklıma geldiğinde acı bir şey yemişim gibi suratım ekşidi ve kısaca boğazımı temizleme ihtiyacı duydum. Daha fazla oyalanmadan banyoya doğru ilerledim, elimi yüzümü yıkamadan önce aynadaki yansımama biraz daha yaklaşarak dağınık koyu kahve tutamlarımın arasına sinsice karışmış birden fazla beyaz tel olduğunu doğruladığımda dudaklarım istemdışı kıvrıldı.

Evde yiyecek hiçbir şey olmadığı aklıma geldiğinde ise dün akşam Kyungsoo'yu evine gönderdiğim için biraz pişman olmuştum, şimdi dışarı çıkıp henüz yabancı olduğum bu yerde salak salak market arayacaktım çünkü dün arabayla gelirken cadde üzerinde bir tane bile market görmemiştim, diğer bir deyişle pek dikkatli bakamamıştım. Ağzıma Kyungsoo'nun leziz kahvaltılıkları yerine marketten alacağım bir kutu tatsız tutsuz rameni ve üç onigiriyi tıkacağım için dişlerimin arasından lanetler okumaya başlamıştım bile. Karton kutu yığınının arasında dikkatli bakmasam göremeyeceğim bavulu olduğu yerden çekip çıkarırken dikkatli davranmam gerekmişti. Bavulun içini kısaca karıştırdıktan sonra çıkardığım şortu ve bol basit beyaz tişörtü üzerime hızlıca geçirirken anahtarları bıraktığım yerden alıp evden çıktım.

Kapıyı kitlememe gerek olmadığını düşünüp anahtarları cebime atacağım sırada karşı dairenin kapısı açıldı. Tanımadan etmeden problematik biri olduğunun kanaatine vardığım karşı komşum elindeki turuncu çöp poşetini kapısının önüne bırakırken pek de problematik birine benzemiyordu.

"Afedersiniz," Düşünmeye gerek duymadan konuştuğumda doğrulup dikkatini çöp poşetinden çekerek bana verdi.

"Yeni taşındığım için buraları çok bilmiyorum, acaba en yakın market-"

"Baekhyun-ah, bu kelepçeleri kullanalım mı?"

Evin içinden yükselen ses yüzünden tamamlamak üzere olduğum cümlem havada asılı kalmıştı. Bu sırada adının Baekhyun olduğunu öğrendiğim genç ve kesinlikle problematik herifin suratında en ufak bir ifade değişimi bile olmamıştı. Sadece başını birkaç saniyeliğine arkaya çevirip "Joohyuk, biraz sessiz ol." dedikten sonra tekrar bana döndü.

çek sifonu // chanbaekWhere stories live. Discover now