14

10.8K 479 228
                                    

Multi:Yamaç

Samira'dan

Yatağıma yayılmış otururken annemin odama girmesiyle toparlandım. Bana kapıyı çalmadan odalara girmemeyi öğreten annem; odama, kapımı çalmadan giriyordu.

"Kızım misafirlerimiz geldi. Baban senin de bizimle yemeni istiyor. Hadi hazırlanıp, aşağıya gel." diyerek cevabımı bekleyen anneme, bakıp gözlerimi devirdiğimde, annem itiraz istemez bir ses tonuyla konuşmuştu.

"O gözlerini devirme bana. Şu odada ne var anlamıyorum ki. Yapıştın kaldın o yatağa.
Kalk insan içine çık biraz. Bazı arkadaşlarım, bir kızım olduğunu bilmiyor neredeyse." Annemin herşeyi abartışına karşı, tepkisizce ona bakmaya devam ettim. Akşam yemeğine niye bize geliyonuz arkadaş? Eviniz barkınız yok mu sizin? Evli evine Samira odasına!

"Anne nolur bırak uyuyayım. Birazdan maç başlayacak. Yarısında uyumak istemiyorum." dediğimde, annem cevabını geciktirmemişti.

"Eğer kalkıp bizimle yemek yemezsen, televizyonu açmana izin vermem, telefonuna da el koyarım. Maçı da, o Belhanda mıydı neydi, onu da rüyanda görürsün." Annemin tehdidiyle ayağa kalkmam ve annemin zafer kazanmışçasına odamdan gülerek çıkması bir olmuştu. Belhanda takıntım bilmeyen bir tek belhanda kalmıştı. Bütün ülke öğrendi neredeyse. Daha yeni uyuyayım diyen kesinlikle ben değildim. Uyku da neydi? Öyle bir kelime mi vardı?

Birazdan maç başlayacağı için, belhanda formamı, altına da dar paça siyah pantolonumu giyip, odamdan çıktım. Evet bir aile yemeğine Galatasaray formasıyla çıkacak kadar deliydim. Onlarca kıyafettense formayı tercih ederdim.

Oflaya puflaya merdivenlerden iniyordum ki, masada gördüğüm kişiyle, beynimden vurulmuşa döndüm. Bir ara ellerimi kafama koyup kan falan var mı diye baktım. Ellerimi yumruk yapıp, gözlerimi ovaladıktan sonra tekrar yemek masasına baktım.

Yamaç Hoca... Gerçekten masada oturan kişi Yamaç Hoca'ydı! Sadece Yamaç Hoca da değil. Umut, Yamaç Hocanın annesi ve yanlarında saçları hafifçe aklaşmış bir adam vardı. Bu adamın Yamaç Hoca'nın babası olduğunu anlamam fazla uzun sürmemişti. İyi de bizim evde ne işleri vardı? Vallaha Yamaç Hoca'nın annesi beni istemek için geldiyse hiç şaşırmazdım.

Şaşkınlığımı bir kenara fırlatıp sessizce merdivenlerden indim. Masanın önüne geldiğimde herkes kafasını kaldırıp bana baktı. Niye herkes bana bakıyor? Söyleyin bakmasınlar lan!

"Ş-şey... Hoşgeldiniz. Size afiyet olsun." deyip arkamı dönmüştüm ki, babamın sesiyle parmak uçlarımın üzerinde geriye döndüm.

"Nereye kızım? Yemek yiyelim. Birazdan maç başlayacak, oturur izleriz." babamın söyledikleriyle gözlerim Yamaç Hoca'ya takılmıştı. Bana hafifçe tebessüm etti ve elindeki çatalı bırakıp, üstümdeki belhanda formasını süzdü. Gözlerini deviren Yamaç Hoca'ya ters ters baktım.

Formamdan ne istiyordu bu adam? Tamam yakışıklı falan ama bu formama laf edeceği anlamına gelmez. Aslında laf etmedi ama gözlerini devirdi. Amaan! Aynı şey. Ha gözlerini devirmiş ha laf etmiş. Ne fark eder?

"Aç değilim baba. Maçı da odamda izlerim." dediğimde annem sahte bir sesle öksürüp, gözleriyle üstümdeki formayı işaret etti.

Bu da demek oluyordu ki; oturup bizimle yemek yemezsen maçı izlemeyi unut. Ah anne, ah. Ben senden ne çektim bi' Allah bilir. Odamda tek başıma sakince zıkkımlanmak varken niye burda yiyorum ki sanki?

Kaçışım olmadığını anlamıştım. Boş olan sandalye Yamaç Hoca'nın hemen karşısındaydı. Karşımda bana bakan bir adet Yamaç Hoca'yla nasıl yemek yiyeceğimi düşünürken, çatalımı yavaşça ağzıma götürdüm. Beni çenemden öptüğü anı hiç unutamıyordum ve onu her gördüğümde utanmama engel olamıyordum. Utanmakta haksız mıydım? Kesinlikle haklıydım! Burda öğretmenimden bahsediyorum. Matematik öğretmenimden. Beni öpen var ya... Hah! İşte o.

KISKANÇ ÖĞRETMENİM {Devam Ediyor}Where stories live. Discover now