65-Aslan,Arbelet ve Orman

126 9 0
                                    

Kuzey sisinin dirildiği nehirde kayık,kadın ve soğuk vardı.
Kadın bir zamanlar Anthy kraliçesiydi.
İnsanlardan sır gibi sakladığı mavi bir  yüzüğü,kralı ve üç oğlu vardı.
Önce oğulları güz yaprakları gibi dökülmüştü.
Sonra kralı,kralları...

"Boz rüzgarlar eser güz gelir ve baba öldüğünde onun intikamını alacak kişi oğuldur"
Babalar ölmüştü. Oğullarda...
Boz rüzgarlar yitik kralların ve düşen taçların küllerini getirmişti.

Krallar,oğullar,saraylar gitmişti.
Şimdi yüzük ve kendisi vardı.
Bir zamanlar kader çarklarını kendisi için döndüren yüzük...
Şimdi onları kendisi için durduracak mıydı?

O,ölüme inanırdı. Fakat insanların kum taneleri halinde dağıldığı,toprakla yutulduğu ve savrulduğu bir savaşta ölümden de kötü şeylerin olduğunu görmüştü.
Yanıbaşında görünmez bir ordunun görünmez askerleri tarafından can veren insanlarının arasında"Büyü"demişti.
Ve kaçmıştı.
Atını cehennemden kaçarcasına sürmüştü.
Orası bir cehennemdi.
Mavi alevlerin yağdığı ve karanlığın lanetlediği bir cehennem.
Belki de geceleri cehennem de böyle gözüküyordu.

Kraliçe kaçmıştı.
İnsanları,atları ve görünmez sisi geride bıraktığında yüzüğüne fısıldamış ve baykuş kanatlarıyla nehre ulaşmıştı.

Hala yaşıyordu ve ölümün en kötüsü olmadığını görmüştü.
Büyü güçtü ve ölümden de kötüydü.
"Fakat güç güçtür"diye düşündü yitik kraliçe.
O ölüme inanırdı ve inancı kadar da korkardı.

Geceye hükmeden sis onu ve kayığı tamamiyle yutarken kadın avucundaki akuamarine baktı. Suyun soğuk ürpertisi ve görünmezlik onu sararken kraliçelerin ve büyünün devrinde onun yeri olmadığını biliyordu.
Janeth'in kılıcından ve İstinia'nın büyüsünden ölümden korktuğu kadar korkuyordu artık ve yalnızlık onu soluğuyla öldürüyordu.

Ellerindeki akuamarin turkuaz harelerle parıldarken "Sveriala" (Mavinin izinde) diye fısıldadı Wiktory.
Bedeni turkuaz parıltılara gömülürken yüzüğü puslu bir beyazlığın kapladığı suya bıraktı.

Nehirde artık kayık,baykuş ve soğuk vardı.
Bir zaman geçti. Baykuş belirsiz bir yere kanat çırptı. Geceye karıştı. Öteki baykuşlarla uçtu avlandı ve saklandı.
O, beyaz kanatlı gözlerinde gri hareler parlayan bir baykuştu.
Ve ak tüylerinin altında yitirdikleri için ağlayan ölü bir kraliçenin ruhunu taşıyordu.

Onu uyandıran çok uzaklardan gelen bir baykuşun ötüşüydü.
Cyrase gözlerini açtığında üstünde lacivert kökler ve mor kıvrımlı gümüşi taşlara hayretle baktı.
Arkasından bir ses"Ay geçitlerindesin"dedi.
"Ay cüceleriyle berabersin"

Yarı kör kız üstünde yattığı gri şilteyi ve bedenini sarmalamış ipek sargıları ancak farkedebildi.
Etrafı artık yüzlerce küçük insanla çevriliydi.
Cücelerle.

Cücelerden birisi tuttuğu çanaktaki sıvıyı ona içirirken
"Buraya nasıl geldim?"diyebildi kız.
Çanaktaki sıvıyı ona içiren cüce omuz silkti.
"Büyücüler gittiğinde beri Ölüm Muhafızları bir ay cücesinin de büyülü olduğunu öğrendi. Onlar için kurulmuş tuzaklardan birine düştün"
"Ölüm muhafızları mı? Tüm büyücüler İstinia'da. Siz nasıl...?"
"Gece ormanlarındasın"dedi dişi cüce.
"Ne tür bir büyücü ait olduğu yeri bilmez?"
"Büyücü olduğumu nereden biliyorsun?"
"İnsanlar Bleeni efsanesi sayesinde ormanların onlara yalnızca alacakaranlıkta görünür olduğunu öğrenmişlerdi. Onlar yalnızca alacakaranlıkta ormanlarımıza gelebilirler"
Kızın anlamaz bakışlarını görünce "Bunu da mı bilmiyorsun"dedi.
"Ulu yılan büyücüleri geçmiş katliamlarda nasıl hayatta kalabildi sanıyorsun?!"
"Ben" dedi en sonunda Cyrase.
"Ben bir İstinialıyım ve büyücü değilim"
"Ah,evet büyücüsün"dedi cüce.
"Sen tünellerimize düştüğünde öğlendi ve insan gözleri o vakitte ormanları göremez"
Cyrase'nin itirazına fırsat vermeden tekrar fısıldadı.
"Sen de kesinlikle büyülü kan var kızım. Kabzanda çelik olsa da damarlarındaki kan sihirli"
Cyrase cücelerle daha fazla tartışmamaya karar verdi.
"Az önce Ölüm Muhafızları mı dedin?"
Gümüşi saçları ensesine ulaşan genç cücelerden biri"Savaş bitti"dedi.
"Büyü kazandı"
Cyrase yüreğinin göğüs kafesinde kanatlandığını hissetti.
Dans etmek,parmaklarının ucunda dönüp kahkaha atmak istiyordu.
"Akıl ve büyünün zaferiydi"dedi cüce tekrar.
"Akıl mı?"
"Gecenin kutsadığı kraliçe Ölüm Muhafızları'nı yok etmek için güneyli kılıçlarını ve büyücülerinden bir kaçını diyara dağıttı".
"Gece diyarı çocuklarının intikamını alabilecek"dedi bir diğeri.
Cyrase"Ya Ölüm Muhafızları nerede?"diye fısıldadı.
"Kuzey,güney,doğu,batı karınca sürüleri gibi dağıldılar"dedi cüce neşeyle.
"Bir kısmı gecenin onları saklayacağını düşünerek ormanlara geldiler. Tuzaklarımıza düşenler bile oldu"
Cüceler neşeyle haykırdı ve kahkahalarının geçitleri doldurduğu sekiz gece daha birbirinin kardeşi hikayelerle geçti.
Geçitler zafer naraları ve geçen günlerin soğuğuyla beraber gelen dolunay birasının kokusuyla doldu.
Cyrase etrafında gülen ve şakalaşan sarhoş cüceler varken ayrılma vaktinin geldiğini biliyordu.
Ay geçitleri eğlenceyle sarsılırken kız yattığı şiltenin bulunduğu karanlığa emekledi.
Cücelerin ona verdiği gri tunik ve siyah pantolonun üzerine siyah pelerinini aldı.
Gümüş geceyi kabzasına yerleştirirken"Gitme"dedi dişi cüce. Adı Myrsa'ydı.
Cyrase"Gitmek zorundayım"diye fısıldadı.
Gülümsemeye çalışarak"Diğerlerinin arasına dönmeliyim"dedi.
"Zafer ve barış diyara hakim. Fakat dökülen kan ormandaki koyu karanlığı uyandırdı"
"Muhafızlar bana hiç bir şey yapamaz"
"Muhafızlar değil"dedi dişi cüce. Korkmuş görünüyordu.
"Yalnızca dikkatli ol! Gece ormanları ait olduğun yer olabilir fakat insanın evinde de tehlikeler vardır"
"Benim için endişelenmeyin"diyebildi Cyrase. Cüceler Myrsa'nın arkasında toplanmışlardı.
"O bir büyücü"dedi genç cücelerden biri."Unuttun mu Myrsa kendini savunabilir"
Myrsa yalnızca ikisinin arasındaki bir sırrı biliyormuşçasına genç cüceye baktı.

BÜYÜCÜWhere stories live. Discover now