0.5

965 108 80
                                    

Tüm günün yorgunluğuyla kendimi yatağa bıraktım. Ev karanlıktı, sessizdi. Koskoca evde sadece benim nefeslerim ve gecenin o korkunç uğultusu vardı. Paris'ten dönmek, saat farkı ve Neil ile konuşmak beni bitkin düşürmüştü.

Yancy ile ayrılmıştık, ona sadece "tamam" dememi sindirememiş ve yine sarhoş kafayla bana bir insanın başka bir insana söylememesi gereken yüzlerce şey söylemişti. Bir "kaltak" olduğumu bağırmıştı. Hırsını ve öfkesini anlıyordum beni tüm ilişkimiz boyunca başka adamlara göndermişti. Görev için olsun ya da olmasın bu ilişkimiz için yıpratıcı ve korkutucuydu.

Bugüne kadar sıkıntı çıkmamıştı ama tanrı gibi bir adamla parmağıma yüzüğü taktığımda o küçük gemimiz alabora olmuştu. Yine de, içimde bir yerlerde her şey bittikten sonra tekrar birlikte olacağımızı düşünüyordum. Yine beraber oyunlar oynayacaktık, gülecektik ve gecenin sonunda birlikte uyuyacaktık.

Neil yapmam gerekenleri söylemişti. Görevdeyken sadece onunla konuşuyor olmak canımı sıkıyordu. Tex'i görmek istiyordum, Mabelle ve Yancy'i de öyle.

"Zena!"

"Neil, Tanrım! Çok özledim, hepinizi tüm hücrelerimle özledim."

Karşı taraftan bir kıkırtı geldi. "Ben de seni çok özledim Zena. Sen benim favori kızımsın. Bunu biliyorsun."

İç çektim. Bir yandan bavulumu boşaltırken bir yandan beynime ağlamaması için komut veriyordum. "Biliyorum, biliyorum.."

Gözyaşım yatak örtüsünün üstüne süzüldü. "Bitsin istiyorum Neil.. Her şey çok zor ve daha yolun başındayız.. Yancy onu özlüyorum.."

İç çektiğini duydum. Neil beni kıracak şeylerden her zaman kaçınırdı ve Yancy beni şu zamana kadar en çok kıran şeylerden biriydi. "O dağılmış durumda Zena, sadece içiyor ve ortalığı karıştırıyor ama tüm bunların geçmesi için senin bu görevi başarıyla tamamlaman gerek anladın mı beni?"

"Hı-hı."

"Bir görevin var Zena."

Sıkı sıkı yumduğum gözlerimi açtım. Kalp atışlarım hızlandı. "Seni dinliyorum."

"Harry'nin yarın çok önemli bir toplantısı var. Japonlarla görüşecek ve bu işi bağlarsa işimiz neredeyse biter. O toplantıya gitmesini engellemen gerek. Tex bir adam buldu, Harry toplantıya gitmeyince o adam gidecek ve işi bağlayacak."

Durdum. Bunu yapmamın bir yolunu düşündüm, Harry tanıdığım en dakik adamdı ve bir toplantıyı kaçırması neredeyse söz konusu değildi.

"Ama.." dedim biraz tereddütle. "Daha önce kimsenin işini baltalamamıştık."

"Bu sefer her şey farklı Zena. Hedefimiz Harry Styles ise her şey farklı olacak. Sana güveniyorum bebeğim."

Ve telefon kapandı.

Ben ne yapacağımı düşünürken, kapı aralandı. Uyuduğumu düşünerek ışığı açmadı, aynadaki yansımasına baktım. Karanlıkta bile bir güneş gibi parlıyordu bu adam.

Kravatını çözüşünü izledim. Gömleğinin düğmelerini yavaşça açtı ve ipek kumaşı vücudundan ayırdı. Kemerini ve pantolonunu çıkarıp küçük koltuğun üzerine bıraktı. O kadar yorgun olmalıydı ki, üzerine hiçbir şey giymeden bana doğru yürüdü.

Bu oda onundu ama benimle hiç yatmamıştı hep farklı bir odada yatıyordu ve benim ruhum bile duymadan kalkıp gidiyordu. Ben evde oyalanırken o her daim işteydi ve gecenin bir köründe eve geliyordu. Birbirimizi görmüyorduk bile. Yine sessizce çıkıp gideceğini düşünmüştüm ama yatağın diğer tarafında bir ağırlık hissettim. Örtüyü sıyırıp yatağın içine girdi.

Target | h.sWhere stories live. Discover now