1.3

888 105 272
                                    

Ben geldiim! Bölüme başlamadan önce annesiyle öylesine bir sebepten küs olan varsa, barışsın. Ben bu bölümü yazarken annemle sabah beni erken uyandırdı diye küstüm ve gözyaşları içinde bitirdim yazmayı.. Anneler çok kıymetlidir, keşke ölümsüz olsalar. Bölüm hakkında düşüncelerinizi yazın bana. Acaba benim gibi duygusal bir top olacak mısınız 👉🏻👈🏻

🌟

1 HAFTA SONRA

"Cornelia!" Harry'nin bana seslendiğini ancak parmaklarını gözümün önüne getirip şıklattığında fark etmiştim. "Neden cevap vermiyorsun?"

Yorganı biraz daha yukarı çektim. Gözlerimi boş beyaz duvardan ayırıp Harry'e baktım. "Duymamışım."

Bu dalgınlık bir haftadır devam ediyordu. Zayn ve sevgilisi Teresa, Zayn'in yarası biraz iyileşene kadar burada kalacaklardı ve ben evde benden haz etmediğini, hatta beni ortadan kaldıracağını direkt olarak söyleyen biriyle kalmaktan pek hoşnut değildim.

Harry'e onları duyduğumu tabiki söylememiştim ama zaten şahit olduklarımdan sonra ona bir şey söylememe gerek yoktu. Kafamdan geçenleri az çok tahmin edebilecek kadar zeki bir adamdı.

Yatağın kenarına oturdu ve sargılı elimi ellerinin arasına aldı. "Hiçbir şey yemedin," dedi usulca. Bir yandan sargımı açmaya başladı. Yanında getirdiği ve komodinin üstüne bıraktığı merhemle sargı bezini yeni fark etmiştim. "Hiç konuşmuyorsun."

Sargısı açılınca avcuma baktım. İzi duruyordu ama Harry bana bu kadar iyi baktığı için günden güne silikleşiyordu. Demek ki, önemsenmek böyle bir şeydi. Sevgi gösterince, ilgi gösterince bir şekilde her şey yoluna giriyordu. Bu zamana kadar yaraların böyle sorunsuz iyileştiğini bilmezdim çünkü benim yaralarım; kanardı, kururdu, kabuk bağlardı ve ben kabuğu yolunca geride bıraktığı izle birlikte tarihe karışırdı.

"Ne diyeceğimi bilemiyorum." dedim, dürüst davranarak.

"Biliyorum. Kolay şeyler yaşamadın. Gördüklerin birkaç günde unutulacak şeyler değil ama bu hallerin beni korkutuyor Cornelia. Kendine zarar verecekmişsin gibi bakıyorsun gözlerime."

Bu dediğine sabahtan akşama kadar gülebilirdim ya da bu gördüklerim kolay şeyler değilse el kadar çocukken gördüklerim neydi acaba diyerek tüm hırsımı ondan çıkarabilirdim ama susmayı tercih ettim. Annemin, beni bırakıp gitmesinin suçlusu Harry değildi. Babamın, beni daha ben doğmadan bırakmasının suçlusu da Harry değildi.

"Biraz hava almaya ne dersin?"

"İstemiyorum." dedim ve Harry sargıyı bitirip küçük kancayı sargıya takınca doğrulduğum yatağa geri yattım. Sırtımı ona döndüğümde kalkıp gitmesini bekliyordum.

Harry beklentilerimin çok ötesinde şeyler yapmayı huy edinmiş bir adamdı. Bu yüzden, kalkıp gitmedi. Yanıma yattı. Kolunu belimin altından geçirip beni göğsüne çekerken ona itiraz etmedim. Sırtımı, göğsüne yasladı.

"Seni ilk gördüğümde," Güldüğünü hissettim. "Bu geveze kadınla ne yapacağım demiştim. Susmadan konuşuyordun. Nefes bile almıyordun."

Ben cevap vermedim ama onun da benden bir cevap beklediğini de sanmıyordum. Cümlelerinin arasında çıplak omzuma minik öpücükler bırakıyordu.

"Şimdi susuyorsun ve bu bana cehennem azabı gibi geliyor... Meğer, konuşmanı seviyormuşum. Bir şeyler anlatmanı dinlemek bana kendimi iyi hissettiriyormuş..."

"Marketten alınacak şeyler hakkında konuşsam bile mi?" diye takıldım ona. Cevap vermeme şaşırmıştı. Kısa süreli bir sessizlik yaşandı.

Target | h.sWhere stories live. Discover now