DÖRT

25 19 27
                                    


B.N : O çocuklar kim ?

Ay : Sanane.

B.N : Cevap verir misin ? Mert ve Bera neyin ?

Ay : Nasıl bana bir şeyleri anlatmıyorsan bende sana anlatmıyorum.

Ay : Cevaba karşılık cevap.

B.N : Peki sor o zaman.

Ay : adın ne ?

B.N : Raziel.

Ay : Raziel mi? O ne demek ?

B.N : Ben sır meleğiyim ay.

Ay : O zaman bana neden soru soruyorsun? Zaten bilmen gerekmiyor mu?

B.N : Cezalı olduğumu söylemiştim. Özelliklermi kullanamam.

B.N : Söyle şimdi onlar neyin ?

Ay : Tanımıyorum ama Mert tatlı çocuk.

B.N : Tanımadıklarınla oturur musun her zaman?

Ay : O Bera varya ona gıcıklık olsun diye. Beni istemiyor gibiydi.

B.N : Çocuğun sana bir zararı yoktu bence.

B.N : Zaten Mert'i sevmedim ben.

B.N : Bera'yla konuş istediğin kadar.

Ay : Sana mı sorcam ?

B.N : Evet.

Ay : Daha yüzünü bile görmediğim iki gündür tanıdığım birine daha doğrusu meleğe mi sorcam ?

B.N : Yüzümü görmek ister misin ?

Ay : Evet.

B.N : Neden ?

Birden gülümsediğimi fark ettim. O gülümsemeyi hemen suratımdan sildim. Üst kattan bir ses geldi. Pencere mi açık kalmıştı?

Yukarı çıktım. Odamın kapısı ardına kadar açıktı. İçeri girip açık pencereyi kapattım. Arkamdaki kapının çarpmasıyla küçük bir çığlık attım. Kapının yanına koşup açmaya çalıştım ve açamadım. Bir türlü açılmıyordu. Bu nasıl olurdu. Kapı kendi kendine kilitlenemezdi değil mi ?

Telefonum da aşağıda kalmıştı. Kimseyi arayamazdım. Arkamda bir hareketlenme hissedince arkama döndüm. Boştu. Sonra yine arkamda bir hareketlenme oldu. Arkam yine boştu. Arkamda bir kez daha hareketlenme olunca bu sefer dönmedim. Hareketlenme artıyordu. Nefes almayı bırakmıştım. Resmen dizlerim titriyordu. Korku tüm bedenimi sararken hareketliliğin   daha da arttığını hissettim. Dönmemek için kendimi zorladım.

"Sen bir hatasın." dedi arkamdan biri.

Döndüm ama kimseyi bulamadım.

"Yok edilmesi basit ama yoldan çıkarıcı bir hata. Çekici..." diyordu yine arkama geçen ses. Pes edip arkamı dönmedim. Omzuma yayılan sıcaklık olmasa elini omzuma koyduğunu fark etmeyecektim. Elindeki sıcaklık vücuduma yayılıyordu resmen. Bir zehrin kana karışması gibi... Yayıldığı yerleri hissetmiyordum. Ne ara yere düşmüştüm? Yüzüm yere değiyordu. Gözlerim ağır ağır kapanıyorken siyah gözler gördüm. O iki kuyu bana bakıyordu. Bir kez daha o kuyuya çekiliyordum. Sonsuz...

"Benimle kal gökyüzüm." dedi o kuyuların sahibi. Sesi yalvarır gibi çıkmıştı. Bu ses neden bu kadar güzeldi. Kuyu beni kendine çekiyor ve ben de siyahlara bürünüyordum.

"Gitme... Lütfen... Ceza değildi bu. Onlar ceza verdiğini sandı. Bense en büyük ödülü aldım. En güzel cezam benim." derken sesi fısıltıyla çıkıyordu. Rüya olmalıydı.

"Raziel?" diyebildim. Ben bile duymamıştım.

"Efendim gök yüzlüm?" derken yüzü netleşir gibi oldu. Bera... Bu o muydu ?

Kendimi o iki kuyuya düşerken buldum. İnsan iki kuyuya aynı anda nasıl düşebilir?
Etrafımı siyahlar sararken saçlarımın okşandığını hissettim. Dudaklarım yanıyordu. Dudaklarımda bir şey vardı. O beni öpüyordu.

Etrafım tamamen simsiyah oldu ardından.

Okuduğunuz için çooook teşekkür ederimm...☺️☺️

Yorumlarınızı bekliyorum 💙
Hepiniz öpüldünüz 😘

KÖTÜ MELEK (Texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin