XVIII

1.5K 145 194
                                    

nine years of one direction

Anladığım kadarıyla Alex Walker'ı kızdırdığınız zaman başınıza bu tarz şeyler geliyordu.

Masadaki herkesin bakışları benim üzerimdeyken ne yapacağımı bilmeden sadece Harry'ye bakıyordum. İnsanların benden bir açıklama beklediğinin farkındaydım ama söyleyecek yalanım kalmamıştı. Zaten artık yalan söylemek de istemiyordum. Çevremdeki insanları o kadar çok kandırmıştım ki artık ruhum bu yalanların yükünü kaldıramıyordu.

Sadece Harry ve Evan'ın arkadaşlığını koruyabilmek için bile onlarca yalan söylemiştim. Aslında hemen oracıkta gerçeği açıklayabilirdim. Harry bana aşıktı, beni öpmüştü ve şimdi de bir süre boyunca inkar ettiği bu hatayı düzeltmek için oldukça çabalıyordu. Çabalaması, hayatımı alt üst ettiği ve ruhumda yaralar açtığı gerçeğini değiştirmiyordu. Bu yüzden ondan vazgeçebilirdim. Başıma gelen bu olaylardaki tek suçum, egoma yenik düşerek her şeyin üstesinden geleceğimi düşünüp yalan söylemekti. Evan elbette beni anlar ve affederdi. Ama yapamıyordum. Evan ve Harry'nin arkadaşlığının bozulmasını ve buna sebep olan kişi olmayı istemiyordum fakat belki de bu endişelendiğim son şeydi. Ben daha çok Harry için endişeleniyordum. Kalbinin ne kadar kırık olduğu ve ne kadar yalnız olduğu, son zamanlarda düşünebildiğim tek şeydi. Evan beni affetse bile onu affetmeyebilirdi. Bu yüzden ağzımı açıp tek kelime bile edemezdim.

Öyle de yaptım.

Harry belli belirsiz gülümsedikten sonra bana güven vermek istercesine gözlerini kırptı. Yeşil renkli gözleri tekrar ortaya çıktığında yüzündeki gülümsenin şekli aniden değişti ve daha farklı bir gülümsemeye dönüştü. Bu gülümsemeyi biliyordum. Belki de Harry ve Alex'in ortak noktalarından biriydi bu. İkisinin de içinde büyük bir karanlık vardı ve bu gülümseme, o karanlığın vücut bulmuş hali, Alex ile baş edebilecek tek kişinin Harry olduğunun kanıtıydı.

"Alex," diye soludu önüne döndükten hemen sonra. "Sağdan soldan duyduğun şeylerle hayatımızın bir parçası olabileceğini sanman... biraz acınası."

Önüme dönmeden önce bir saniyeliğine Evan ile göz göze geldim ve hemen sonra başımı önüme eğerek pantolonumun kumaşını izlemeye başladım.

"Hakkımızda bilmediğin bir sürü şey var. Sana bir açıklama borçlu değilim ama insanları manipüle etmene izin vermeyeceğim. Evet, daha önce buraya geldim ama bu sadece Freja'dan özür dilemek içindi."

"Hastanedeyken, size geldiğinde ondan özür dilediğini söylemiştin," dedi Daisy.

Panikle başımı kaldırdığımda Evan'ın çatık kaşları ve kafasının karıştığını belli eden bakışlarıyla karşılaştım. "Onun evine mi gittin?"

Ben ona ne söyleyeceğimi bilemezken Alex araya girdi. "Evet, Freja, onun evine mi gittin? Bunu ben de bilmiyordum."

Suratının ortasına geçirmek istediğim yumruğumu sıkıp Evan'a döndüm. Benim için en yakın arkadaşıyla kavga ettiği gün onun yanına gelmek yerine Harry'nin yanına gitmemi ona açıklayamazdım. Kendime bile mantıklı gelecek bir açıklama yapamıyorken ona hiçbir şey söyleyemezdim.

"Maçtan önce gelmişti," dedi Harry. "Bana dersimi verdi."

Hastanede Daisy'ye söylediği yalanı devam ettiriyor olmasına minnettardım. O gün oraya giderek bir hata yapmıştım, Harry bu hatamın üzerini örtüyordu. İkinci kez.

"Soruma bir cevap alamadım," dedi Daisy. Ortalığın daha da karışmasına sebep oluyordu ama onu suçlamıyordum. Büyük ihtimalle neye sebep olduğundan haberi yoktu ve sadece arkadaşlarını korumaya çalışıyordu. "O gün Freja'dan özür dilediğini sanıyordum."

but freja | stylesWhere stories live. Discover now