Anka - 006

105 7 0
                                    

Bineceğimiz aracı görünce yüzü iyice düştü Adnan'ın. "İki saat bununla mı gideceğiz?" dedi sesini incelterek. Bense konfor aramıyordum sevinçten, olmak istediğim yere saatler kalmıştı...

Havalimanında Karim'le rehber bir arkadaşı karşılamıştı bizi. Resul. Adnan huysuzlandıkça anlayacaklar diye akla karayı seçtim yol boyunca. Güneş de tüm kavuruculuğuyla eşlik etti tepemizde.

Adnan'ı nasıl ikna ettiğimi hatırlamıyorum ama "Dönünce seni kendi ellerimle tam zamanlı bir işe koyacağım" demişti en son, ben de "Anlaştık" demiştim gülümseyerek.

Sonrası birkaç günde yola çıkıverdik zaten.

Kazablanka'dan iki, iki buçuk saatlik bir kara yolculuğuyla geçiliyordu Marakeş'e. Uçaktaki dört saatlik süreyi de sayarsak bu gönülsüz gelen biri için yeterince fazla bir zamandı.

"Canımızı bunlara mı emanet edeceğiz?" dedi Adnan, arkamdan kulağıma eğilerek. Tek şikayeti o triportörden bozma küçük mavi araca binmek değildi yani. Karim'le Resul'ü de sevememişti.

Yirmilerinin başında çelimsiz bir gençti Resul. Karim'e oranla biraz daha yırtık bir tip. Sahte altın takıları, yılan derisi kemeri, tuhaf bir de aksanı vardı aklımda kalan.

Karim'in anlattığına göre Berberi'ymiş. İyi de Fransızca konuşuyordu. Bir ara telefonu çaldı oradan dinledim.

Marakeş'e vardığımızda "Bizi önce otele bırakırsınız" dedi Adnan. "Sizi bizde misafir etmeyi düşünmüştük" dedi Karim başını eğerek. "Zahmet vermeyelim" dedim ben de orta yolu bulmak için, hoş hazırlık yaptılarsa gitmemek de olmazdı. Çareyi birkaç tatlı sözle yola devam etmekte bulduk...

Tuhaf ekşi bir kokunun arasında ilerledik sokaklarda. Evin kapısında Karim'in dedesi karşıladı bizi. Vahap. Tek gözü kimseleri göremeyecek kadar beyaz, güleç yüzlü bir adam. Söylediklerini Karim çevirebilsin diye tane tane konuşuyordu. Duyduğu saygı ve minneti yüzünden okumuştum oysa...

"Tavla oynar mıyız?" dedi Adnan'a. Kızları içecek bir şeyler hazırlarken zaman güzel geçermiş. "Çok isterdim" dedi Adnan tüm o huysuzluğunu geride bırakarak. "Belki biraz daha sonra!"

Çok geçmeden ahşap bir tepsiye dizilmiş çay bardakları ile Eflin geldi içeriden, cennete açılan kapıymış isminin anlamı, Vahap'ın son eşinden, en küçük kızı. Ardından da bazlamayı andıran tereyağlı hamur ikramlar.

Oldukça şekerli bir çaydı, aroması ise bizim buradaki nanelerden alışmadığımız kadar keskin. "Geleneksel lezzetlerimiz" dedi Karim, misafirperverlikte sınır tanımadıklarını göstermek isteyen bir hevesle. Babası dükkanını bırakamadığı için henüz bize katılmamıştı...

ANKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin