Bölüm 24 | •Nefes Nefese • |

10.4K 345 100
                                    


26.07.2019

ASMİN ARSLANOĞLU

Aradan beş gün geçmiş, regl günümün beşinci gününe gelmiş ve zor günleri atlatmıştım. İşin tuhaf kısmı beşinci günde bitiyor oluşuydu ve benim dört gün boyunca sürünüyor olmamdı. Bu süreç Boran'ın evde olmadığı ve çok yoğun olduğu bir zaman denk gelmişti. Doğum günümden sonra çok nadir görmüştüm ve şuan Boran'ın zar zor ayarladığı hafta sonu için davetli olduğumuz yere gitmek üzere hazırlanıyordum. Doğum günümden sonra arayı biraz düzeltmiş gibiydik. Ben aradaki mesafeyi korumaya devam ederken o sadece beni kızdırmaya devam ediyordu. Ve bunu yüz yüze gelmeden yapıyorduk. Alışmıştım artık. Elimdeki son parçayı da çantaya ekleyip fermuarı çektim. Ayna karşısına geçip kendi kombinime ve görünüşüme baktım. Beyaz tişört ve açık renk kot pantolon giymiştim. Nemli saçlarımı balık sırtı örmüş ve güneş gözlüğümü de saçlarıma takmıştım. Sıcaktan eriyeceğini hissettiğim suratıma makyaj yapmamış, dudak nemlendiricisi kullanmıştım sadece.

"Asmin, hazır mısın?" Az aralık kapının ardından seslenişine cevap vermek yerine kapıyı tam araladım. Hazır olduğumu görünce elimdeki çantayı alıp merdivenlere yöneldi.

"Hâlâ nereye gittiğimizi bilmiyorum" dedim şikayet ederek. Bana cevap vermeden devam etti ilerlemeye. Arkasından göz devirip merdivenleri indim onun gibi. Ayakkabılarını giyip vestiyerdeki anahtarı aldı her zaman benim yaptığım işi benden önce davranarak yapmıştı. Bende beyaz sporlarımı giyip evden çıktım. Boran bana bırakmadan kapıyı kilitledi ve elindeki iki çantayla arabaya ilerledi. Saat neredeyse altı olmak üzereydi ve biz daha yeni yola çıkıyorduk.

Arabanın kilidinin açılmasıyla ben her zamanki gibi ön koltuğa kurulurken Boran çantalarımızı bırakıp kendi yerine geçti. Gölgede olmasına rağmen içerisi cehennem sıcağını andıran arabaya biner binmez camları sonuna kadar açtı. Elimi yelpaze misali kullanıp kendimi serinletmeye çalıştım.

"Boran söyle artık nereye gidiyoruz?!"

"Ali ve Nazlı davet etti. Bende daha önce gitmedim, neresi olduğunu gidince öğreneceğiz" söyledikleri beni tatmin etmişti ve susma kararı almıştım. Başımı geriye yaslarken hızdan dolayı suratıma çarpan hava canımı yakmaya başlamıştı.

"Biraz daha yavaş olur musun?" Gayet kibar bir şekilde ricada bulundum ve öküz bey bunu gerçekleştirdi. Sıkıldığımı hissederek telefonumu çıkarıp ne yapabileceğime bakıp şarkı açmaya karar verdim.

Bulutların üstünden, bıraktım ben kendimi
Sonunu düşünmeden, duygular sarınca beni
Gizlice tuttum elini, yüzüne baktım usulca
Gözlerin fısıldadı ah, mutluluğu yavaşça
Gözlerin fısıldadı ah, mutluluğu yavaşça

Şarkının sözleriyle hafif yerimde sallanır gibi olurken gözlerimi Boran'a çevirdim. Yan profilinden incelemek güzeldi. Saçları rüzgarın etkisiyle geriye savrulurken sakallı sureti ve o donuk ifadesi onu bir bütün haline getirip yabancı hissettirmiyordu. Belki bir başkasında görsem bu ifadeyi ön yargılı yaklaşabilirdim. Ama onun aslı buydu.

Çiçeklerin kokusu, dalgaların şarkısı
Rüzgarın fısıltısı, bir sana bir de bana
Bir sana bir de bana

Bahçede hanımeli, gökyüzünde yıldızlar
Yağmurun narin sesi, şimdi bir anlamı var
Aşk nasıl da kırılgan, sus dedim ama olmadı
Kalbimden ismin geçti ah, kimseler duymadı
Kalbimden ismin geçti ah, kimseler duymadı

Ezbere bildiğim sözlerine kendimi kaptırıp eşlik etmeye başladım. Sesim güzel değildi ama olsun. Beraber söyleyince o kadar kötü gelmiyordu kulağa.

Nefret Masalı (Anlaşma)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang