Panzehir~1

310 20 6
                                    


Herkese selam!
Yeni bir hikaye ile sizlerleyim. Umarım beğenirsiniz, iyi okumalar!!!

Başladığınız tarih?

Hızlı ve acemi bir fizik dersidir hayat, ne vakit yolunu zamana bölsen sana daima hızını verir kimse zaman vermez... Oysa sen ne kadar hızlı gidersen git hayat sana hep yavaş gelir, ne kadar yaşasan acemisin, ne kadar koşsan yavaş... Peki söyle iyiyi ve kötüyü kim bilebilir? Oysa bozuk saat bile günde en az iki kere hiç tereddüt etmeden sana doğruyu gösterir...

Koştuğum yolun bana ne getireceğini bilmeden koşuyordum sadece. Peşime takılmış birkaç sarhoş adamı alt etmek için kendimi attığım bu karanlık sokak bana tehlikenin sinyalini veriyordu. Adamları her ne kadar peşimden düşürmüş olsamda şuan önümde gördüğüm üç köpek bana delice gözlerle bakıyordu.

Her birinin ayrı tasması olsada, bana doğru adeta saldırmaya çalışmaları olduğum yere sabitlenmemi sağlamıştı. Geriye dönemiyor, ileriyede tek adım atamıyordum. Köpeklerin sesleri yükseldikçe kalbimin seside aynı hızla yükseliyor, kontrol edilemiyordu.

Arkamdan gelen ayak sesiyle hızla arkama döndüm. Bana bakan iki adamla karşı karşıya gelmem ayaklarımın bağını çözmüştü, kendimi taşıyamaz hale geldiğim için dar olan sokak beni iyice sıkıştırmış, içinde olan sırlara davet ediyordu.

İki adamında bana sinir ve nefretle bakmaları biraz daha geri çekilmemi sağlasada arkamda olan üç köpek beni yerime sabitlemişti. Uzun ve yapılı bir vücuda sahip olan iri adam yavaşça başını kaldırıp hemen üzerimizde olan balkona bakışlarını çevirince, refleks olarak başım kendiliğinden oraya çevrildi.

Karşımda gördüğüm siyahlara bürünmüş adam elinde olan viski bardağıyla bir sinema filmi izler gibi bizi izliyordu. Uzun bir zamandır orda olduğu rahatlığından ve eski olan balkonun demirlerine yaslanmasından açık bir şekilde belli oluyordu. Bizim bakışlarımız onun, onun bakışları ise biri pit bull, diger ikisi dogo argention olan siyah köpeklerin üzerindeydi. Yaptığı küçük bir baş hareketiyle köpekler sessizleşmiş, ve hiç beklemediğim bir şekilde yavaşça önlerindeki onlar için hazırlanmış olduğu belli olan özel kulübeye girmiştiler.

Gözlerini benim üzerime diktikten hemen sonra, baş hareketiyle gitmem için yolu açmış olsada olduğum yere sabitlenmiştim. Adamın bana attığı delice bakışlar kalp attışlarımı olduğundan daha hızlı bir şekilde atmasını sağlıyor, nefesimi kesicek duruma getiriyordu.

Hiç tereddütsüz kendimde bulduğum küçük bir güçle hızla ordan ayrılmış, kendime gelmeye çalışıyordum. Geldiğim yolun tam tersinden ilerlemem ise ayrı bi ironiydi.  Telefonuma gelen mesajla hızla yerimden sıçradım. Bana mesaj gelmezdi, hata arayanım bile yoktu. Öyle arada baktığım, elime aldığım küçük bir telefondu. İçimi dolduran merakla telefonumu arka cebimden yavaşça ve tedirgin bir şekilde çıkardım.

Gelen mesaj yabancı bir numaradandı, gerçi pekte numara yoktu telefonumda ama birkaç iş aradığım yerlere numaramı vermiştim. Neyseki bir işim vardı artık. Her ne kadar onlardan birinin attığını düşünmek istesemde beyinim bu saate böyle birşey olamayacağının sinyalini çoktan vermişti. Yavaşça açtığım mesajda yazanlar beni korkutucu bir duruma düşürmüştü.

"Işıklar sana evinin yolunu gösterecek -A"

Mesajdan gözlerimi şaşkınlıkla ayırdıktan sonra, hafifçe kafamı kaldırıp, üzerimde duran sokak lambalarına çevirdim bakışlarımı. Aralarında fazlada olmasa uzun bir mesafe vardı. Ayrıca kimdi bu bana mesaj atan? Hem neden onu dinlemek gibi bir düşünceye kapılmıştım ki?

Saçmalama Lavinya, başka şansın varmış gibi saçma düşüncelere girme vakti değil. İç sesimi onayladıktan sonra hızlı bir şekilde ışıkları takip etmeye başladım. Her döndüğüm sokak bana o ürkütücü sokağı andırıyordu. Sanki son on dakikadır aynı yerden geçiyormuşum gibi geliyordu gözüme. Sonunda bir sokağı daha atlattıktan sonra tanıdık gelen mahalle dükkanı derin nefes almamı sağlamıştı.

PANZEHİRNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ