Panzehir~2

206 20 3
                                    



Genç kız gözlerini büyük bir korkuyla araladı. Karşısında gördüğü lükse şaşırmış olsada içindeki korkuyu bastırmaya yetmiyordu. Haklıydıda genç kız. Hayatı boyunca sessiz, sakin bir hayat yaşamış bir kız olarak bu yaşadıkları onun için korkutucuydu. Gözleri hızla etrafı taramış, ardından korkuyla önüne dönmüştü. Kaldığı oda siyahlara bürünmüş olsada gayet şıkdı ve rahatsız edici değildi.

Gözlerini açmadan önceki düşünceler bir duman misali kaybolmuştu gözlerinin önünden. Üzerinde uyuduğu yatak gayet rahat ve konforluydu. Ayrıca o hayal ettiği korkutucu iplerden eser yoktu. Genç kız birşeylerin ters gittiğini anlamış, hatta yanlış kişiyi kaçırdıklarından nerdeyse emindi.

Yavaş ve paytak adımlarla olduğu rahat yataktan kalkmaya çalıştı. Uzun zamandır uyuduğu, ki bu kararan hafadanda anlaşıldığı üzere, yataktan kalkmak onun için biraz zor olmuştu. Dönen başı ona hiç yardımcı olmasa da pes etmeden önüne gelen ilk kapıyı araladı. Aslında pek öfkeli değildi genç kız. Hatta yapılan bu yanlış anlaşılmayı düzelteceğine inanıyor ve kendisini başkasıyla karıştırdıklarından neredeyse emindi. Fakat içindeki cevapsız sorular onu korkutmuyor değildi.

Genç kızın verdiği tek ihtimal o gün onun birşeyler gördüğünü sanmalarıydı. Başka aklına hiç birşey gelmiyordu. Daha fazla bu karmaşada kalamayacağını anlayan genç kız hızla kapının kolunu çevirerek kendini dışarı attı. Biliyordu biraz daha durup düşünürse hiç birşey yapmadan olduğu yerde kalacaktı ve bu düşünce genç kızı güçsüz gösterirdi.

Aynı şey genç adam için de geçerliydi. O da kendini koltuklardan birine atmış derin düşüncelere dalmıştı. Yıllarca gözünü bir kez bile olsa ayırmadığı kız şimdi tüm ihtişamıyla onun evindeydi. Ona her ne kadar zarar vermek istesede elinden gelen birşey yoktu. O kızla iyi geçinmeliydi. Panzehiriydi o kız onun. Vicdanını temizleyecek tek çiçekti; ölüm çiçeği.

Yukarıdan gelen homurdanma sesi genç adamın sinirle gözlerini yummasına yol açmıştı. Bu kızla işi vardı.

Genç kız kendinden emin olmayan ürkek adımlarla ilerliyordu. Az önce gelen deli cesareti yok olmuştu aniden, içinden kendine saydırdığı lafların tarifi yoktu. Ürkek bir şekilde, karşısına çıkan küçük koridoru inceliyordu. Sadece iki odanın yer aldığı bu koridor evin küçük görünmesini sağlasa da Lavinya gayet iyi biliyordu evin ne kadar geniş olduğunu. Bunu uyandığı odadan da gayet iyi anlamıştı.

Karşısına çıkan uzun merdivenler ona hiç yardımcı olmamıştı. Davetkar görünen bu merdivenler onu korkutmuştu. Karşısına ne çıkacağını bilmiyor olsa da başka çaresi olmadığını iyi biliyordu. Bu yüzden yavaş ve ürkek adımlarla inmeye başladı merdivenleri. Sanki yolun sonunda onu korkutucu bir canavar bekliyormuşçasına korkuyordu.

Oysa Lavinya'nın haberi bile yoktu Ateş'ten, ve onun bir canavardan bile korkunç olduğundan.

Sonunda hiç bitmeyecek gibi görünen merdivenleri aştığında, bir an geri tırmanmak ona çok cazip gelmişti. Hatta bir an o uzun diye adlandırdığı merdiven ona hiçte uzun gelmemişti. Arkadan gelen sesle yerinden sıçradı Lavinya, işte bunu hiç beklemiyordu.

"Biraz daha orada dikilmeye devam edersen senin için iyi olmaz!"

Lavinya adamın ilk defa bu kadar uzun konuştuğunu düşündü. Bu yanlış anlaşılmayı ortadan kaldırmak için kendinden emin bir şekilde genç adama doğru ilerledi. Karşısında görmüş olduğu siyahlara bürünmüş olan adam, ona kitaplarda okuduğu o kötü çocukları hatırlatmıştı. Lavinya içinden 'kıyafetleri değil, tipi de benziyor zaten!' Dedi genç adam için.

Ateş kızın yüzüne bile bakmıyordu. Kızın yüzü ona hatırlamak istemediği şeyleri hatırlatıyordu. 'Aynı.' dedi içinden genç adam 'Bu da onlarla aynı kanı taşıyor..' diye devam ettirdi. Onunla bu evde aynı havayı solumak genç adama imkansız gibi geliyordu, ama bu yükün altından kalkmak için buna mecburdu.

PANZEHİRWhere stories live. Discover now