11 | saat altı

257 40 10
                                    

Penpalmin: mektup arkadaşlığına devam edebilmemiz için benim sana yazdığımı da okuman gerekir

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Penpalmin: mektup arkadaşlığına devam edebilmemiz için benim sana yazdığımı da okuman gerekir

Belki de okudun ve cevap vermek istemiyorsun,

Bunu bilmiyorum ama eğer devam etmek istiyorsan mektubumu yollayalı iki gün oldu.

İyi geceler.

Sabaha doğru gelen mesajı bildirimlerden okuduktan sonra direkt duşa girmiş ve iyicene neredeyse kaynar olan suda yıkanmıştım. Kansız olduğumdan kolay üşüyordum ve bu yüzden yaz kış fark etmeden sıcak duşlar alıyordum. Saçımı havluyla sardım ve bornozumu giydim. Burun bandımı yüzüm ıslak olduğu için hemen yaptığımda esnemiştim. Her şeye rağmen uykum vardı.

Çok uykum vardı ve gördüğüm kabuslardan dolayı kendimi dinlenmiş gibi hissetmiyordum. Daha uyumam lazımdı benim, daha üç gün uyumam lazımdı. Kafam çatlayacak gibiydi ve gözlerim her esnediğimde doluyordu. Şu sıralar en çok önemsediğim mektup arkadaşıma dahi cevap vermek içimden gelmiyorken kendimi delirecek gibi hissediyordum sadece.

Kabuslarımı yok etmek istiyordum.

Banyodan çıkıp çamaşırlarımı giydim. Yerde tamamen olmasa da boşalmış olan çantamı düzenledim. Iseul hala uyuyordu, ilk defa onun gibi olmayı dilemiştim. Keşke ben de uyusam şu an. Bana gelen mektupları yine kutuma koydum, birçoğunu okumamıştım. Mektup arkadaşımın yolladığını ise bugün almam ve cevap yazmam gerekiyordu. Ama kendimi hazır hissetmiyordum. Kocaman bir aptaldım sanki.

Saçlarımı taradım ve temiz bir havluya tekrardan sardım. Yüzüm renksiz göründüğünden -biraz da kansız olduğumdan soluktu ama şimdi de keyifsiz ve halsiz olduğumdan hepten rengim çekilmişti- çalışma masasının üstüne ayaklı yuvarlak olan aynamı koydum ve makyaj malzelerimi önüme serdim çantamla. Kapatıcıyla göz altlarımı kapattım, süngerde kalanları da göz kapağıma geçtim. Kirpiklerimi kıvırdım -melez olduğumdan göz yapım pek çekik değildi ve kirpiklerim de uzundu- kurumaya başlayan ama sevdiğim rimelimden sürdüm. Kendimi yenileme çabam oldukça basitti. Krem allıktan yanaklarıma ve biraz da burun kemerime sürdüm. Sevimli oluyordum bence ve hoşuma da gidiyordu. 

Saçımdaki havluyu çıkardım ve saçlarımı havalandırdım. Karışan yerleri biraz daha düzgün dursun diye tarakla taradım ve omuzlarımdan geriye ittim. Bugün neden bu kadar bakım gösterdiğimi bilmiyordum ama karmaşıktım. Sanırım içimdeki savaşı yüzümden atmak istemiştim. Oturduğum yerden kalktım ve montumu giydim. Hava hala soğuktu ama idare ederdim. Ayakkabılarımı da ayağıma geçirdim. Sırt çantamın içine cüzdanımı, anahtarımı ve telefonumu koyduktan sonra başıma beremi geçirip odanın kapısını sessizce arkamdan çektim. 

Hasta olmaya zemin hazırlıyordum ve bu hastalık beni rahatsız etmiyordu. Belki biraz daha ilgi görürdüm diye düşünüyordum sanırım ama bana bakacak tek kişi oda arkadaşımdı. Yavaş yavaş sokakta yürüdüm ve mektupları almak için uğradığım tavukçuya girdim. "Masa yirmi yedi boş mu?" Kadın bana bakarak yüzüne bir gülümseme takındığında beni hatırladığını anlamıştım. Beyaz kısa saçının üstünde önlüğüyle uyumlu mavi bir saç bandı vardı ve kahverengi gözleri benimkilerden daha parlaktı. Kafa sallayarak, "Boş..." demesiyle, "Küçük boy tavuk kovası alabilir miyim? Yanında da kola değil sprite istiyorum." demiştim. Aç gibi hissetmiyordum ama o biraz yesem iyi olacaktı. 

pen pal | jiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin