14| amansız mektup

187 29 6
                                    

Selam Min, bu bir gece yarısı sana içimi daha fazla dökebilir miyim diye deneme yaparken ortaya çıkan bir mektup

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Selam Min, bu bir gece yarısı sana içimi daha fazla dökebilir miyim diye deneme yaparken ortaya çıkan bir mektup. Tarihler, saatler pek umrumda değil, zaten gece kuşu olduğum için gerçek zamana pek de denk geldiğim söylenemez. Sen gerçek günü yaşarken ben uyuyor ve saat on ikiyi geçtikten sonra belki de senden önce günü karşılıyor oluyorum.

Bana hala bir mektup yollamadın Min, gerçekten küstün mü benimle? Bunun için özür dilerim, berbat bir mektup arkadaşı oldum ve senden habersiz değişik kararlar aldım. Ama bahsetmek istediğim başka şeyler de var. Mesela, bu hafta hiç iletişime geçmezken benim neler yaptığım. Aslında.. temelinde sadece benim yıkık güven meselelerim varmış. Bunu söyleyebilirim. Bunu değiştirmek benim elimdeymiş gibi gelmiyor bana pek açıkçası. Ama deneyeceğimi söyledim. Aslında kendimi kandırırken bunu farkındayım ve bu kendimi kandırma oranımı azaltıyor bence. 

Geçen hafta feci şekilde hasta olduğumu söyleyebilirim. Mektup yollamadan önceydi sanırım, tekrar hasta olup iyileştim sanmıştım ama sadece koca bir yanılgıymış meğersem. Tavukçuda sakincene oturuyorken aslında vücuduma giren mikropların işlevlerini gerçekleştirmeyi bekliyormuşum sadece. Daha sonradan hastanelik bile oldum ve yine seni aksattım ama bu defa benim kişisel problemlerim ya da ruhsal sıkıntım değil, fiziksel olarak yaşadığım bir çöküş oldu. Yani demem o ki, tekrardan istemsizce de olsa geri plana attım seni ve buraya bir tane üzgün yüz çiziyorum, dudakları bükülü halde. 

Aslında -bu kelimeyi biraz fazla kaçırdım sanırım- hemen hasta olan biri değilim ama hasta olduktan sonra kötü halde atlatıyorum ve aşırı duygusal oluyorum. Eğer sana mektup yazmaya devam etseydim o süre içinde, sanırım mürekkebim hep kayacak ve sana gölet içinde can çekişen kelimeler yollamak zorunda kalacaktım. Bence bunun olmasını ikimiz de istemezdik diye düşündüm ve yollamadım. 

Şunu fark ettim ki, hasta olduğumda oluşturduğum düzen tamamen altüst olduğu için oda arkadaşımla yemekhane saatlerini kaçırmadık ve yemek yemek için herkes uyuduktan sonra kaçma planı yapmadık. Bu biraz garip geldi ama sevmediğim birçok kişiyle istemsizce de konuştuğum için moralimi bozmuştu. 

İçimde sürekli konuşmak, yazmak isteyen bebiş bir kız var sanırım ve şu sıralar her şeyi yazmak için hafızasını epeyce güçlendirdi. Bilmiyorum Min, sadece seninle konuşmak istiyorum sanırım çünkü hastalığımın detayına inmek normalde sergileyebileceğim bir hareket değil. Min eğer bir gün benimle buluşmak istersen kahve randevusuna çıkalım mı? Sadece iyi bir ilaç içmişim gibi bir etki bırakacağından eminim bende. Ah, bunları yazan gerçekten ben değilmişim gibi hissediyorum. Aman tanrım, neler oluyor bana böyle? 

Ve son kez demek istediğim bir şey var, uzun zamandır soru cevap yapmıyoruz. Eğer hala benimle mektup arkadaşlığı yapmak istersen bunu bildir olur mu? Seni bu iki hafta içinde fazlasıyla iyi anladım çünkü senden mektup beklemek beni epeyce endişelendirdi çünkü sen asla zamanını atlayan biri değildin ve istemsizce bir sürü senaryo kurdum aklımda. 

Umarım iyisindir Min, herhangi bir zorluk yaşamanı gerçekten istemem. 

Kendine iyi bak, pek sevgili ve seni aksattığı için suçluluk duyan mektup arkadaşın.

*

"Sanırım bu dersten kalacağım, tüm notlarıma çalıştım ama asla karşıma çıkmadı. Sende durumlar ne?" Jungkook dudaklarını büzmüş bana bakarken aynı surat ifadesiyle karşılık verdim ona. "Aslında hastayken uyku tutmayan zamanlarda birkaç şey okumuştum ama ne kadarından eminsin diye sorsan seninle aynı cevabı veririm. Sınavım hiç güzel geçmedi yani." İkimiz de aynı anda arkamıza yaslandığımızda kıkırdayarak yanımıza gelen Iseul epey mutluydu. 

"Sınavdan çıktık, gülmelik bir durum yok."

"Huysuzlaşmışsın Jungkook," dedi Iseul hala gülüp bizi sinir ederken. Nasıl olur da sınavdan sonra bu kadar mutlu olabilirdi aklım almıyordu pek. "Aslında sınavımın gayet iyi geçtiğini söyleyebilirim çünkü sen hastayken," dedi elini omzuma koyup sıkarken. "Ben not tutmak için epey çaba harcadım ve genelde de son hafta işlediklerimiz ağırlıklı bir sınav oldu. Yani sıanv konusunda şans ilk defa bana güldü." Jungkook ile beraber göz devirdik bu duruma.

"Tarihçi benden nefret edecek..." demesiyle kafa sallayarak onayladım. "Bunak kadın yüzünden kocaman bir zaman kaybı yaşadım ve sınav çıkışı bana yanlış anlaşılma olduğunu söyledi." Iseul de yanımıza oturduktan sonra kollarımızı göğsümüzde çapraz bağladık ve dudak büzdük. Dışarıdan epey komik durduğumuzun farkındaydım ama eğlenceli gelmişti. Son zamanlarda iyi bir arkadaşlık yakaladığım Jungkook sayesinde epeyce eğleniyordum.

"Kızma ama acaba geçen gün reddettiğin kızla alakası var mıdır? Lanet okuduysa falan..." Jungkook kolunu üstümden uzatıp Iseul'un kafasına şaplak indirdi. "Kapattık bu konuyu!" İkisinin hareketlerine kıkırdıyordum. O kadar iyi hissediyordum ki ikisine de sarılasım geliyordu. "Aman hepten huysuz, sevimsiz bir şey oldun sen! Ama ben sana kıza öyle deme dedim değil mi? Resmen elindeki içeceği gözüyle üstüne boşalttı." 

"Benden onu öpmemi istedi ve bunu istemiyordum!" Gülmekten karnımı tutarken karşıdan gelen Jimin ile kendimi biraz da olsun toparlamıştım. Ona karşı kendimi borçlu hissediyordum ama bunu Jungkook'a ne zaman söylesem saçmaladığımı söylüyordu. Gerçi şu an yanımıza gelen Jimin pek mutlu ya da konuşma havasında durmuyor, aksine kavga etmek için yer arıyor gibiydi.

"Jungkook?" 

"Hyung, sabah seni göremedim..." dedi Jungkook ama pek konuşmak istiyor gibi hali yoktu. Daha demin bizimle gülen çocuk arkasına bakmadan burayı terk etmiş durumdaydı sanki. "Sana postaları bana söyle diye daha ne kadar uyaracağım gerçekten? Birinden beklediğimi biliyordun, neden saçma sapan şeyler yapıyorsun?"

"Ne postası? Benim haberim yok ki..." Ardından aklına gelmiş gibi kaşlarını kaldırdı. "Mavi zarftan mı bahsediyorsun? Çantanın önüne koydum." Jimin'in yüzüne birden rahatlama ifadesi geldiğinde ben de sevinmiştim. Gereksiz bir tepkiydi belki de ama gülünce sevimli olan bu çocuk eğer kaşlarını çatarsa birden arkasından şimşek çakıyormuş gibi hissediyordum. Bu korkutucu olabiliyordu hatta küçük olmasına rağmen daha yapılı duran Jungkook bile yanımda iki saniyede renk değiştirmişti.

"Hangi göze koydun? Sabahtan beri onu arıyorum." 

"Alt kısımda gizli bir bölme var ya, oraya koydum." 

Jimin birkaç şey daha söyleyip hızlıca yanımızdan ayrıldığında, "Beyefendinin önemli işleri var..." demişti Jungkook. "Bir süredir böyle, mektup peşinde koşuyoruz." Iseul Jungkook'u sinir etmek için başka bir konuya geçtiğinde tekrardan kendimi gülerken karnımı tutmuş bir halde bulmuştum.

*
selam.

demek istediğim birkaç şey var açıkçası. burada ve twitterda yeni bir fantastik kurgu yayınlamak için hazırlanıyorum, umarım şimdiden onları desteklersiniz.

bu kurgum bir beş bölüme biter diye düşünüyorum, fikirlerinizi yazarsanız sevinirim.

kendinize iyi bakın.

pen pal | jiminWhere stories live. Discover now