4: Argue

5K 566 1.9K
                                    

"Bana bu saldırgan tavrının sebebini açıklar mısın?" dedi Louis kollarını önünde bağlayıp arkasına yaslanırken. "Harry benim en yakın arkadaşım, onunla iyi anlaşmanızın benim için ne kadar önemli olduğunu söylemiştim sana."

"Öyle mi? Arkadaşın mı cidden? Yoksa aranızdaki ilişki netleşsin diye beni mercek olarak mı kullanıyorsunuz?"

"Ne diyorsun sen?"

"Harry geldiği andan itibaren Güneş'in etrafında dönen Ay gibiydin Louis. Beni görmezden gelmene sebep oldu. Özellikle de o hastalık numarasıyla!"

"Hastalık numarası mı?" Louis gerçekten hayretle başını iki yana salladı. "Sana inanamıyorum."

"Güya midesi ağrıyordu ama gözlerimin içine bakarak bir kadeh şarap içti. Meydan okur gibi."

Louis'nin gözleri Harry'nin kadehine çevrildi. "Şarap aynen doldurduğum gibi duruyor Lucas. Neden böyle yapıyorsun? Sana kötü hiçbir şey yapmadı. Sırf ben onu çok seviyorum diye kıskanman hiç sağlıklı değil."

"O... O senin evinde kalıyor. Sen de onun. Ona yüzükler almışsın. Ailenle- ailenle çok iyi anlaşıyor ve o hastalanınca uykundan kalkıp hastaneye gidiyorsun. Yanağını öpüyorsun!" Lucas'ın mavi gözleri sinirden kocaman açılmıştı. Resmen yüzü kızarıyordu, yumruklarını sıkmış haldeydi.

"İyi değilsin sen." dedi Louis kendi sandalyesini geriye iterken. Lucas'ın ağzı şaşkınlıkla açıldı. Harry'nin tehlikeli olduğunu sadece o mu fark etmişti? Louis farkında değil miydi? "Asıl sen iyi değilsin."

"Bunları hiç söylememişsin gibi yapacağım. Görüşürüz." Louis ayağa kalkıp kasaya yürüdü. Doğru düzgün yiyemediği yemeğin hesabını ödedi, çıkışa yürüdü. Lucas ve Harry'nin arasının iyi olacağını ummuştu. Sevgilisinin böyle kötü bir kıskançlığa düşeceğini hiç düşünmemişti.

Arabasına bindi, hıncını arabadan çıkartır gibi kapıyı sertçe kapattı. İlk önce kendi evine gitmek üzere yola çıkmıştı fakat sonra Harry'nin durumunu merak ettiği için -ayrıca moralini düzeltebilecek tek kişi o olduğu için- onun evine sürmeye karar verdi.

İki yanı kısa ağaçlarla süslenmiş yolda ilerlerken ağaçlardaki ışıklandırmaları izlemeyi çok severdi aslında ama canı o kadar sıkkındı ki, bu sefer sadece eve ulaşmaya odaklandı.

Harry onun geleceğini hiç tahmin etmemişti. Eve girer girmez üstüne gecelik takımını giyip yatağına kıvrılmış, ağlamaya başlamıştı. Louis'yi başkasıyla görmek mi yakıyordu canını, yoksa onu kandırmak mı bilmiyordu. Belki de en çok üzüldüğü şey, yıllarca ulaşmaya çalıştığı yerde bunu hak etmeyen birinin olmasıydı.

Christy'yi arayıp onu çağırmayı düşünmüştü fakat genç kadını akşam akşam rahatsız etmek istemiyordu. Onun dışında bu konuyu konuşacak kimsesi de yoktu. Çaresizce içindeki boşluğun geçmesini bekleyecekti.

Sessizce ağlayarak geçirdiği dakikalar, zilin çalmasıyla bölündü. Hiç istemeyerek kendini ittire ittire yataktan indi. Siyah terliklerini giydi, odasından çıktı. Koridordan geçip kapının önüne geldi ve delikten baktı. Louis'yi göreceğini hiç düşünmemişti.

Kolunun tersiyle gözyaşlarını silip kapıyı açtı. Burnunun ve gözlerinin kızarıklığının geçmesini beklese, Louis kapı açılmadı diye tekrar kendi evine dönebilirdi.

"Harry? Ağladın mı?" Louis daha içeri bile girmeden elini uzatıp onun yanağına koyduğunda Harry daha çok ağlamak istedi. "Önemli bir şey yok."

"Ne demek önemli bir şey yok? Kıpkırmızı olmuşsun? Biri bir şey mi yaptı?"

"Midemin ağrısı bir ara çok siddetlendi sadece." diye uydurdu Harry. Kapının önünden kenara çekildi. "Gelsene içeri."

BITTER LOVEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin