23: Rome

4.6K 419 2.2K
                                    

Harry elinde alışveriş torbasıyla otel odasına girerken kendisini yorgun hissediyordu. Sabahın erken saatinden beri iş için oraya buraya koşturup durmuştu. Tüm çabası işleri bir an önce halledip evine dönmek içindi. Toplantılarının ardından da alışveriş merkezine gitmiş ve Louis için koyu yeşil, ekoseli bir kravat almıştı. 

Aralarında adı konulmamış bir gelenekti bu. Bu alışkanlığın başlaması Harry'nin ilk  yurt dışı seyahati zamanına dayanırdı. Hayal ettiği gibi büyük bir ülkeye gitmemiş, şirketi tarafından İran'a gönderilmişti. İşlerini yapıp eve dönmeden önce de Louis'ye buradan bir hediye götürmek istemişti. Etrafından duyduğu kadarıyla İran'ın kumaşı değerliydi, dolayısıyla Londra'ya döndüğünde ona İran'dan getirdiği bir kravatı hediye etmişti. Sonra birlikte biraz sahilde dolaşmışlardı ve Louis seyyar satıcılardan birinden hoş bir yüzük alıp Harry'ye armağan etmişti.

Sonraları bu gelenek haline gelmişti. Harry şehir dışına bile çıksa Londra'ya dönerken Louis'ye bir kravat alıyordu, Louis de onu yeni bir yüzükle karşılıyordu. Bazen cıvıtıp işi alaya alıyorlardı; mesela bir kere Harry ona ayıcıklı kravat getirmişti, veya Louis üzerinde kedi figürü olan çocuk oyuncağı görünümlü bir yüzük vermişti.

Elindeki alışveriş torbalarını yatağın yanına bıraktı, ceketini çıkarıp sandalyenin üstüne koydu ve kendini yatağa attı. İşler istediği gibi giderse ertesi gün akşam Londra'ya geri dönebilirdi. Louis'yi çok özlemişti ve belki de ilk defa eve dönmek için sabırsızlıktan ölüyordu. Onunla bir haftayı aynı evde geçirdikten sonra tamamen Louis'siz kalmak korkunçtu!

Onu hatırlayınca tekrar ayağa kalktı. En son birkaç saat önce konuşmuşlardı ve Harry telefonunun şarjı bitiyor olduğu için kapatmak zorunda kalmıştı. Alışveriş torbalarından birinin içine atmış olduğu telefonunu çıkartıp cam kenarındaki masanın üstüne bıraktı ve yatağının yanındaki komodinden şarj aletini aldı. Kendine en yakın prize takıp telefonu açma düğmesine bastı. O açılana kadar da tuvalete gitti, ellerini yıkayıp yüzüne su çarparak ferahladı. Muhtemelen otelin akşam yemeği saatini kaçırmıştı. Louis ile telefonda konuştuktan sonra dışarıdan bir şeyler sipariş edip atıştıracaktı, belki sonra bir de görüntülü konuşurlardı.

Odaya dönüp telefonunun açıldığını görür görmez yatağına oturdu ve rehberine girip Louis'yi aradı. Louis ona en son işten eve dönüyor olduğunu söylemişti. Muhtemelen çoktan yemeğini yemiş, televizyon karşısında tembellik yapıyordu. Harry artık eve dönüp onun yanına kıvrılmak ve eşyaların nasıl üretildiğini gösteren fabrika programlarını izlemek istiyordu.

"Hiç aramayacaksın sandım..." diyerek açtı Louis telefonunu. "Endişelenmeye başlamıştım."

"Çok özür dilerim. Otele yeni geldim. Şarja takar takmaz da seni aradım." Harry yatakta yüz üstü uzandı, başının altına yastığı koydu. "Seni özledim."

"Ben de seni özledim bebeğim. Dinlenebildin mi?"

"Hayır, işlerim yeni bitti. Bir an önce sana uçmak ve koala gibi yapışmak için sabırsızlanıyorum."

Louis güldü, böylece Harry de gülümsedi. Gülüşünü bile özlemişti, yavaş yavaş aklını oynatıyordu galiba.

"Uçmak çok iyi bir tanım oldu." dedi Louis. "Koala da öyle." Hala hafif hafif gülüyordu. O esnada arka fondan gelen birkaç konuşma sesini duyan Harry merakla "Evde değil misin?" diye sordu.

"Hayır. Arkadaşım yemeğe çağırdı onun yanına gidiyorum. Dışarıdayım." 

"Umm, hangi arkadaşın?"

"Tanımazsın, boşver." Louis konuyu hızlıca geçiştirip "Yemek yedin mi sen?" diye sorunca Harry kaşlarını çattı. Şimdi şu arkadaş mevzusunu irdelerse, güven problemi varmış gibi bir kavga çıkacaktı. Fakat konunun üstünün örtülmesi hiç hoşuna gitmemişti ve içinde Louis'nin yalan söylediğine dair bir his vardı.

BITTER LOVEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin