04 - büyük buluşma faciası

2.7K 288 323
                                    

Güzelce yeniden giydirilmiş, yeniden süslendirilmiş ve en sonunda milyon tane kanka öğüdü ile lobiye inebilmiştim. Ancak Jeongguk'u beklememe gerek kalmamıştı, çünkü hazırlanmam yarım saati fazlasıyla geçtiğinden bekleyen taraf o olmuştu.

"Nerdesin be kızım? Seni bekliyorum 40 saattir!"

"Üf, tamam be! Geldim işte!" Topuklularla normal bir şekilde yürümek zaten tam anlamıyla işkence olduğundan, Jeongguk yüzünden hızlı hızlı yürümek zorunda kalıyordum ve babam o an ettiğim küfürleri duyacak olsaydı acaba beni nasıl doğrardı diye düşünmekten kendimi alamıyordum.

"Gel gel, önce otur şöyle." Jeongguk en sonunda dayanamayıp beni koltuğa resmen fırlattığında ona sinirle baktım ve "Anlat hadi," dedim. "Hatta çabuk anlat, yoksa delireceğim meraktan."

Jeongguk da koltuğa yerleştiğinde sonunda anlatacak diye seviniyordum ama o, konuşmadan önce etrafı inceleme gereği duymuştu. "Tamam, kimsecikler yok." Bana doğru eğildiğinde ben de ona doğru eğilmiştim. "Bu zengin p*çin yarışma sırasında birini izlediğini fark etmiştim zaten. Sonra yarışma sonrasında bana 'Şu kahküllü kız kim?' diye sordu ve ben de şaşkınlıkla ağzımdaki içkiyi püskürttüm falan filan-"

"İğrenç detayları geç, sadede gel."

"Üf, tamam." Jeongguk, yaşlı nineler gibi suratını ekşittikten sonra sırıttı ve bana göz kırptı. "Sonra sizin takıldığınız köşeyi gösterdi ve orada olduğunu söyledi. Teyit etmek için elbisenin rengini de sordum hatta, o bile tuttu."

Kalbim heyecandan öyle hızlı atıyordu ki, her an göğsümü delip geçebilirdi. "J-Jeongguk, çok teşekkür ederim. Gerçekten çok teşekkür ederim!" Hatta öyyyyle güzel heyecanlanmıştım ki, Jeongguk'a sarılmıştım. Evet, yanlış duymadınız, ikizimle 18 yıldır ilk defa sarılıyorduk.

Pardon, -duk ekini oradan çıkaralım. Çünkü kendisi beni, yüzünü ekşiterek iteklemişti. "Iyy, çekil be."

"Üf, sana da sevgi gösterisi yapmaya gelmiyor. Zaten 40 yılda bir yapıyorum, onun da değerini bil bari." Mızmızlanarak ayağa kalktım ve yeni (!) çiçek desenli beyaz elbisemin üzerini düzelttim. Yeni, çünkü Jennie'nin bavulundan çaldım. Hatta Jennie kendi rızasıyla verdi. Evet, garip bir durum.

"Ee, nerede buluşacağız peki?"

"Aşağıdaki havuzun orada bekleyeceğini söyledi." Kolundaki saate bakarken de mırıldandı. "Hatta şimdiye gitmiş olabilir. Sen de acele et, bekletme."

Yüzümde oluşan gülümseme ile ona yeniden teşekkür ettikten sonra hızlı adımlarla merdivenlere doğru ilerlemeye başladım. Ancak tam o sırada, Jeongguk'un sesi beni durdurmuştu. "Lalisa!" Merakla arkama döndüğümde, onda ilk defa gördüğüm bir bakışla bana bakan ikizimi gördüm. Ayağa kalkmıştı ve ellerini gerginlikle arka cebine sokmuştu. "Dikkatli ol."

Birkaç saniye ne demek istediğini düşündükten sonra ayaklarıma baktım ve topuklularımı görerek güldüm. "Merak etme, eninde sonunda bunlara alışmam gerekiyordu zaten!" Ardından gülerek merdivenlerden inmeye başladığım sırada, Jeongguk'un bana yine seslendiğini duyar gibi olmuştum ama geri dönmeye üşenmiştim. BİR DE TAEHYUNG'U DAHA FAZLA BEKLETEMEZDİM, TABİİ.

Havuz kenarına yaklaştığım sırada etrafa bakındım ve gözlerimle ışıldayan birilerini aramaya baş- AH! İŞTE ORADA! ADETA BİR AY IŞIĞI!

Sakin adımlarla havuzun etrafını dolandım ve karanlıkta gördüğüm siluete doğru ilerlemeye başladım. Beni ancak aramızda 6-7 adım kaldığında, yani topuklularımın sesini duyduğunda fark etmişti. İrkilerek arkasını döndü ve sadece havuzun zayıf ışığının aydınlattığı yüzüme bakmaya çalıştı. O güzel dudaklarından bana karşı söyleyeceği ilk cümleyi beklerken, kulaklarım hiç ummadıkları bir cümle ile karşılaştı:

Forever Summer ✔Donde viven las historias. Descúbrelo ahora