19 - farklı bir bakış açısı daha

1.5K 196 84
                                    

[Taehyung'un Ağzından]

Her şey iyice bok yoluna düşmüştü.

"Aşk senin işin falan değil, boşuna zorluyorsun. Biliyorum çok yakışıklısın ve sana bir defa bakan kız ikinci kez baktığında abayı yakmış oluyor ama sen Lisa'nın sana baktığını kızın bir milyonuncu bakışında falan fark ettin. O yüzden şansını kaybettin koçum."

Aynadaki yakışıklıyla yaptığımız tartışmada kazanan aynadaki yakışıklıydı ama pes etmemek konusunda oldukça kararlıydım.

"Yakışıklı şey... Her zaman olduğun gibi çok haklısın. Ama şöyle düşün, Jaewon bana engel olabilecek kapasitede biri mi sence?"

Bu sorum aynadaki yakışıklıyı oldukça etkilemiş gibiydi. Ama tabii ki pes etmeyecek kadar güçlü biriydi o.

"Evet, değil. Ama Jaewon'u kendine engel yapan sensin. Lisa ne zaman sana düşecek olsa kıza ondan hoşlanmadığını belirtecek şeyler söylüyorsun, o da doğal olarak kendini onunla ilgilenen ilk erkeğin kollarına atıyor."

Kaşlarım istemsizce çatılırken aynadaki yakışıklı çocuğa baktım ve haklı olmasına karşılık sinirlendim. AMA BENİM DE İYİ BİR SAVUNMAM VARDI!

"Peki söyle o zaman, madem öyle neden hep Jaewon'a karşı beni seçiyor?! Bu sabah Jaewon'a 'Lisa'nın benimle planı var,' dediğimde gayet de beni reddedip onunla yemeğe çıkabilirdi, değil mi? Ama Lisa beni seçti. BENİ!!!"

İşte bu soru, ikimizi de kapana sıkıştırmıştı.

"Of, bundan vazgeçmeliyim." Aynadaki yansımamla yaptığım tartışmayı yine kendi kendime konuşarak sonlandırdıktan sonra gidip kendimi yatağa attım ve gözlerimi ovuşturmaya başladım. Saat gece yarısına gelmek üzereydi ve ben yaklaşık 2 saattir Lalisa'yla yaptığımız küçük tartışmayı zihnimde tekrar tekrar yaşıyordum. Ona zorba bir patron gibi davranmıştım ama başka çarem yoktu. Ona açıkça onu kıskandığımı söylemek, bütün kişiliğimi bir saniye içerisinde 32 yerinden bıçaklamam demek olurdu. Öte yandan, onun benden hâlâ hoşlanıp hoşlanmadığı ise büyük bir karmaşa konusuydu.

Gerçekten... Uzun bir süredir benim hakkımda ne düşündüğüne bir türlü karar veremiyordum. 5 dakika önce bana beni her an öldürebilecekmiş gibi bakıyorken 5 dakika sonra en yakın arkadaşıymışım gibi sevgi dolu bakabiliyordu. Hislerini anlamak çok zordu. Çünkü onu tanıdığım ilk gündeki gibi tek kelimemle bile yanakları kıpkırmızı olabilen Lalisa yoktu artık. Tanıştığımızdan beri çok daha güçlü bir kadın olup çıkmıştı.

İşin kötü yanı, ben de tanıştığımızdan beri gittikçe güçsüzleşmiştim.

Belki de büyük bir ironinin içinde sıkışıp kalmak, Tanrı'nın beni yaptığım bütün çapkınlıklara karşı cezalandırma yöntemiydi. Ya da karma dedikleri şey dönüp dolaşıp beni bulmuştu ve kırdığım bütün kalplerin acısını benden çıkarıyordu. Ama hangi şekilde olursa olsun, çektiğim bu acının kaynağının Lalisa Manoban olmasını kesinlikle hak etmiştim. Şerefsiz, çapkın ve inatçı biri olabilirdim ama hak ettiğim bir cezayı inkar edebilecek kadar aptal değildim.

Yine de... Cezam bir gün biter miydi? Mutlu sona ulaşır mıydım? Ya da ulaşmalı mıydım? Kırdığım kalplerin sayısının çokluğu yüzünden sonsuza dek bu ironinin içinde kıvranıp duracak mıydım? Ya da kıvranmalı mıydım? Beynim çok doluydu ve düşüncelerle geçen her anımın her saniyesi beni mahvediyordu artık.

"Bunları mı yaşattım ben?" diye düşündüm istemsizce. Lalisa'nın hissettikleri gerçekten böyle miydi? Yıllarca onu fark etmemi beklerken böyle bir acının içinde sıkışıp kalmış mıydı? Öyleyse bu cezayı sonuna kadar hak ediyordum. Ama içimdeki sevgiyi ancak tadabilen cılız bir ses ise onun sevgisini ve ilgisini kazanabilmem için sürekli planlar yapıyor ve bunları gerçekleştirmeyi deli gibi istiyordu. Kısacası... Lalisa Manoban'ı istiyordu.

Forever Summer ✔Where stories live. Discover now