ﺣَﺘّٰﻰ ﻋَﺎﺩَ ﻛَﺎﻟْﻌُﺮْﺟُﻮﻥِ ﺍﻟْﻘَﺪِﻳﻢِ'İN BİR NÜKTESİ
Biri dedi: "Kur'an'da, kamer hilâl oldukça
ﻛَﺎﻟْﻌُﺮْﺟُﻮﻥِ ﺍﻟْﻘَﺪِﻳﻢ ِ
ile, Tenzil teşbih eylemiş, zahir zevke hoş gelmez, letâfeti görünmez."
Dedim: "Yahu süreyya, o unkud-u semavî, bir menzil-i kamerdir;
ﻗَﺪَّﺭْﻧَﺎﻩُ ﻣَﻨَﺎﺯِﻝ
َhilâl ona kondukça, o misafir-i aziz, Küçük, beyaz eğilmiş bir dal ile bağlanmış, lü'lü' misal bir salkım; süreyya suretini, hilal ile gösterir; nâzeninâne bir iz.
Güya azîm bir ağaç, semavat arkasında, durmuş da, her nasılsa sema yüzünü yırtmış onun sivri bir dalı, manzarası pek leziz.
Başı ondan çıkarmış, zeminlilere güler, der: "Ey insan çocukları!
Bana da bir bakınız, ben mi letafetliyim.. ya hurma ağacınız?..
Unkudlu ağsanınız?" Saff-ı evvel muhatab, ebna-i nahl u sahra, bir zemine bir semaya bakar, orada ezhar ve esmar, burada hilâl ve yıldız.
![](https://img.wattpad.com/cover/189088298-288-k370597.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Risale-i Nur'dan Hakikat Çekirdekleri Ve Çiçekleri..!
Rastgele"Risale-i Nur benim değil, Kur'anın malıdır; Kur'anın feyzinden gelmiştir. Hiçbir kuvvet onu Anadolu'nun sinesinden koparıp atamayacaktır. Risale-i Nur Kur'ana bağlıdır; Kur'an ise Arş-ı A'zam'la bağlanmıştır. Kimin haddi var ki, onu oradan söküp at...