"Bir şeyler bulabildin mi?"
Michael, sabırsızca elindeki ayıcığımı oradan oraya savuruyordu. Brid'in odasında bulunan zemindeki hafif çıkık tahtayı Michael ile birlikte açıp içinden tahmin ettiğim gibi Brid'in günlüğünü çıkarmıştık ve benim odama saklanıp orada işimize yarar bir şeyler arıyorduk.
"Onu yalanlayacak bir kanıt yazmış olmalı. Tanrı aşkına o kız kendisini sağlama alır. Öyle bir şey yapmayacağına adım gibi eminim."
Michael'ı onaylayarak sayfaları çevirmeye başladım ve buldum. "Evet haklısın hamile değilmiş. Sadece Ashton ondan ayrılmasın diye yapmış." dedim. Michael, elindeki ayıcığımı fırlatıp yanıma geldi. Elimden defteri alıp hızla okudu. Ardından cebinden telefonunu çıkarıp sayfanın fotoğrafını çekti. Bunun ne işe yarayacağını bilmiyordum. Sonuçta Ashton Bridget'den ayrılmıştı.
"Adil oynamayacağız, Beat. İçindeki cadıyı dışarıya çıkarmamız gerek." dedi Michael ve Calum'ı arayıp buraya gelmelerini söyledi.
▼▼▼
Önceki gün
Ashton, herkesi yok sayarak bana bakmaya devam ediyordu. Sanki odada sadece ben ve o vardık. Artık yolun sonuna geldiğimizi hissediyordum. Bana böyle bakmasının başka bir açıklaması olamazdı. Calum, gergin tavrını belli etmemeye çalışarak sessizliği bozdu.
"Dostum iyi misin?" dedi.
Ashton, bakışlarını benden çekti ve Calum'a baktı. Calum, Ashton'ın bakışlarındaki sertliği görünce yutkundu ve geri çekildi. Ashton yeniden bana döndü ve sonunda konuştu. Sesi tüylerimi diken diken edecek kadar soğuk çıkıyordu. Az önceki Ashton'dan eser kalmamıştı.
"Misafirin var." dedi. Hepimiz anlamsızca ona bakınca kapıdan çıkıp eliyle birini çağırdı. Michael'a dönüp baktığımda ne olduğunu bilmediğine dair bir bakış attı. Ashton, kapıdan içeriye girdiğinde peşinden gelen kişi beni şoka soktu. Jack, Michael ve bana bakıp sinsice gülümsedi. Michael'a döndüğümde kaşlarını çatmış Jack'e bakıyordu. Ashton ise kollarını birleştirip bana baktı. Jack, sessizliği bozarak "Sadece bende kalan eşyalarını evine bırakmak istemiştim. Ailen de burada olduğunu söyleyince bir ziyaret edeyim dedim. Michael, senin de yumruğun sağlammış adamım. Ben artık gitsem iyi olur. Sanırım sevgiline anlatman gereken bir şeyler var. Gerçi ben birazını anlattım ama detaylar sana kalmış." dedi ve bana göz kırpıp gitti. Michael, başını öne eğip sadece bizim duyabileceğimiz bir küfür savurdu. Ashton, Calum ve Luke'a baktı ve kapıyı işaret etti. Çocuklar, bize özür dileyen gözlerle bakıp Ashton'ın işaret ettiği kapıdan çıktılar. Ashton, bize koltuklara oturmamızı emrettiğinde onu ikiletmeden oturduk. Michael, dudağını ısırarak oturuyordu. Bir şeyler düşünüyordu ama bu durumdan kurtulmamız hiç kolay değildi. Jack'in neler anlattığını bilmesek de az çok tahmin ediyorduk.
"Beni aldattınız mı? Sen öz kardeşimden farksızdın, sende benim sevgilimdin. Tanrı aşkına bunu bana nasıl yaparsınız?"
Michael, tam itiraz edecekken Ashton onu durdurdu. Önümüzde ileri geri yürüdükçe içimde bir şeyler kopuyordu. Brid geldiğinde Ashton'ın alacağı hal buna benzeyecekti. Ona baktıkça içim parçalanmaya başlamıştı. Aldatılmak, dünyanın en zor şeyi olmalıydı. Ve bunu ona biz yaşatmıştık. Şu an bir yanlış anlama yüzünden bu halde olsa bile gerçekleri öğrendiğinde bundan bir farkı kalmayacaktı. Ashton, elini saçlarından geçirerek bağırmamaya çalışarak devam etti.
"Bridget, sana binlerce şans verdim. Binlerce. Yalnız olduğunu söyledin, üzüldüğünü söyledin. Onu da geçtim bebeğini düşürmene sebep olmuştum. O sırada sana bir söz verdim. Ama bu söz beni kullanman için bir neden olmamalı."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Twin
Fanfiction"Yerleri değişeceğiz. O kadar zor değil. Küçükken oynadığımız oyunlar gibi. Sadece bu defa idare etmen gereken bir sevgilim var. Tek fark bu." Tüm hakları saklıdır. Bu eser yazarından(@sleepintheatlantis) izin alınmadan herhangi bir yolla kopyalanam...