2.bölüm

85 71 2
                                    

Emily kendini hayallerine o kadar kaptırmıştı ki arabanın durduğunu dahi yanındaki kapının açılışıyla anlaya bilmişti. Yolculukları nihayet sona ermişti. Emily kısaca etrafını süzdükten sonra buranın Ormanla iç içe olduğunu fark etti. Bu onun için oldukça iyiydi çünkü orman her mevsim ayrı bir manzara sunuyordu önüne insanın içini ferahlatan bir manzara.

Nitekim Marcus'un burayı ev olarak seçme nedeninin bununla hiç alakası yoktu.

Emily nerede olduklarını merak etmişti Marcus'a baktı anlamasını bekler gibi. Genç kadının hayla konuşacak cesareti yoktu. Marcus genç kadının düşüncelerini okumuş gibi ona bakmadan cevap verdi bu sessiz soruya. "Eve hoş geldin Emily. Buradan hoşlanaçağını düşünüyorum."

Emily Marcus'a bakmaya devam etti aklındaki soruyu sormalımıydı acaba sonucu ne olurdu." Beni buraya neden getirdin Marcus?" Genç adam, kadının adını söylemesiyle huzur buldu öyle aşıktı işte karşısındaki kadına ama biliyordu ki Marcus bu kadın normal şartlarda asla kendisiyle olmazdı. "Sana her şeyin olacağımı söylemiştim Emily o yüzden evimdesin."

" Marcus benim kiminle evleneceğimi biliyor musun?"Ne demişti o lanet olsun bir anlık heyecanla yasaklı soruyu sormuştu, onu kızdırmış mıydı?

Genç adam bu soruyla her ne kadar şaşırsada kadının irileşen gözleri ve pişmanlık ile parlayan o güzel gözleri onu kendine getirmişti. Kurduğu plan kusursuz bir şekilde işliyordu ve bu genç kadın bu planın ilerlemesinde büyük rol oynuyordu." Evet tanıyorum. Adı Philippe Hallmack. Onu tanıyor musun Emily?"

"Hayır ama adını bir kaç kez duymuştum."

"Yaa o zaman kendisinin dayım olduğundan haberin vardır." yalan. O yaşlı adamın Emily'den haberi bile yoktu zira onun şu sıralar tek işi hastalığına bir care bulmaktı.
"Bunu bilmiyordum."

"Hadi içeri girelim oldukça yorulmuş olmalısın."dedi Marcus ve Emily'i arkada bırakarak açık kapıdan içeri girdi. Emily genç adamı takip ederek eve girdi.

Yanına gelen bir hizmetçiyle kısa bir diyolog kurduktan sonra odasına geçti. Oda da her şey vardı. Dolap ağzına kadar kıyafetle doldurulmuş tarak gibi eşyalarsa masada özenle yer edinmişti. Arkadan gelen kapı tıklamsı ile Emily yavaşca arkasını döndü ve kibarca "girin" dedi.

"Hanımım beni bay Brown gönderdi. Bir isteğiniz olursa sizin için hazırda bekliyor olacağım."

Dedi içeri giren hizmetçi fakat bunları söylerken ses tonu her ne kadar samimi olsada, gözleri Emily'e nefretle bakıyordu. Emily bunu pek sorun etmedi ve hizmetli kıza kısaca teşekkür edip odadan gönderdi.

Kız odadan çıkınca Emily saçlarının sıkı topuzunu bozum, üzerindeki kıyafetleri çıkardı ve yerlerine daha rahat bir şeyler giydi. Yatağa uzandı amacı her ne kadar uyumak olsada aklındaki bir takım düşünceler onu rahat bırakmıyorlar dı. Bir süre sonra huzursuzluk eşliğinde pek derin sayılmayan bir uykuya kuçak açtı.

Ertesi sabah Emily huzursuz uykusundan çatal bıçak seslerinin eşliğinde ayrıldı. Bu sabah biraz geç uyanmıştı bunun nedeni gece onu yanlız bırakmayan kabusları idi. Emily hayla uyku sersemi bir şekilde yatakta otururken içeri giren güzel kızla neye uğradığını şaşırdı.

"Merhaba. Şey ben özür dilerim odana bu şekilde girmek istemezdim ama kahvaltıyı kaçırmak istemeyeceğim düşündüm."

" Ah! Önemli değil ve kahvaltıya çağırdığınız için teşekkür ederim. Yanlız adınız nedir?"

" Eva, Eva Brown. Peki siz?"

"Emily Kingston. Tanıştığımıza memnun oldum."

"Bende ama eğer biraz daha burada beklersek kahvaltıyı kaçıracağız."

"Evet haklısın."

Kız odadan ayrılınca Emily' de yataktan kalkıp kıyafetlerini değiştirdi.

Emily kıyafetleriyle uğraşırken arkasından ona sinsice yaklaşan Marcus'u fark etmemişti. Genç adamda bunu istiyordu zira fark edilmemek.

Marcus genç kızı kendine bir an önce aşık etmeliydi. Bunun için biraz tensel temas kullanmaya karar vermişti. Sonuçta kitaplarda, orada yaşayan diğer ciftlerde işe yaramıştı.

Emily o kadar dalmıştı ki Marcus'un varlığını beline sardığı sert kollar aracılığı ile fark etmişti. Bu adam ne yapıyordu böyle. Emily arkasına dönüp hesap sormak istiyordu. Ne yaptığını öğrenmek ama adam buna izin vermeden onu kendine çevirdi ve dudaklarından yasak bir öpücük çaldı. Bu öpücük pek uzun sürmesede Emily'i pembe dünyalara sürgünedebilmilti.

Genç adam kızdan uzaklaştı. Emily ise bu uzaklaşma ile yüzündeki kızarıklığın görünmesine izin vermiyerek yüzünü Marcus'un boynuna sakladı.

Marcus'un onu bu utançtan kızarmış halde görmesini istemiyordu.

"Emily hadi aşağı in."

Emily, Marcus'un sesindeki mesafeli tonu duymuştur her ne kadar kabullenmek istemesede kırılmıştı. "Şey...benim bir kaç işim var.". "Önce yemek yemelisin Emily". "Marcus gerçekten aç değilim.".

Yalandı acıkmıştı ama yine de yemek yemek istemiyordu.

Marcus'a bakacak olursak ilk defa adınını Emliy'inin ağzından duyuyordu ve bu onu beklemdiği bir şekilde heyecanlandırmıştı.

Marcus ısrar etmedi çünkü henüz Emily'i tanımıyordu . Odadan çıktı ve Emily'i göz yaşlarıyla baş başa bıraktı.

SARMAŞIKWhere stories live. Discover now