I jump

398 60 7
                                    

"Neler oluyor burada?"

Her şey bir anda gerçekleşmişti. Ayağım kaydığında gemiden düşeceğime ve buz gibi olan okyanusun dibini boylayacağıma öyle emindim ki, bedenim kurtulmuş olmanın şokunu hala atamamış gibi tir tir titriyordu. Adının Yoongi olduğunu öğrendiğim bu ay tenli adam, beni tutacağına dair söz vermiş ve bu sözüne inandırmak ister gibi hala bırakmamıştı ellerimi. Geminin ahşap yüzeyinde üst üsteydik. Beni demirlerden çekmişti. Ben de hayatım pahasına, kurtulmak için üzerine abanarak ağırlığımı verdiğimden bedenim demirlerden kurtulur kurtulmaz altımda kalarak tahta zemini boylamıştı Yoongi. Ben de hemen üstündeydim fakat gözlerimi öyle sıkı yummuştum ve öyle titriyordum ki bulunduğumuz durumun ya da anın henüz farkında değildim. Ta ki o sesi duyana kadar.

Gözlerimi zorlukla aralamıştım. Yoongi'nin tuttuğum parmaklarını bırakarak -ki bu çok zor olmuştu çünkü o kadar sıkı tutmuştum ki parmaklarımız ciddi anlamda birbirine geçmişti- üstünden kalkmış ve hemen yan tarafına rastgele oturmuştum. Yoongi ise kurtulan ellerini başının arkasında sabitlemiş ve güzel -ama asla masumluk barındırmayan- gülüşüyle tepemizde dikilen adama bakıyordu.

"Bu ay parçası da kim?" Adam ilk sorusuna yanıt alamayınca yeniden dudaklarını aralamış ve arsız gözlerini üzerimde dolaştırmaktan utanmadan sormuştu.

Yoongi'nin hafiften omuz silktiğini görmüştüm.

"Park Jimin ben." diye aralandı dudaklarım. Duyduklarından emin bile değildim. Ta ki Yoongi'nin küçük dudaklarından tekrarlanışını işitene değin.

Tepemizde dikilen esmer adam bana elini uzatarak gülümsedi. "Korkmuş görünüyorsun. Söylesene bu küçük adam sana bir şey yapmaya falan çalışmadı değil mi?"

Yoongi oturduğu yerden rahatını bozmadan bir tekme savurmuştu esmer adamın kalçasına. Oysa istifini bozmadan hala uzattığı eli tutmamı bekliyordu.

"Hey." dedi dikkatimi kendine çekerken. "Anlıyorum üst sınıflardansın. Ama bizden sana zarar gelmez."

Güçlükle yutkunup uzattığı eli tutmuştum titreyen parmaklarımla. O beni arkamızda kalan sandalyelere yönlendirirken Yoongi de kalkmış az evvel çıkardığı kıyafetlerini giyiyordu. Ceketini eline aldığında giymekten vazgeçmiş gibi bize doğru döndü. Birkaç adım sonra yanımıza ulaştığında elindeki ceketi omuzlarıma bıraktı.

"Umarım tiksinmiyorsundur." diye mırıldandı cebinden bir sigara daha çıkarıp yakarken. "Yine de dayanmaya çalış. Soğuktan donmaktan iyidir."

"N-ne?" Dudaklarım şaşkınlıkla aralanmıştı.

"Ceketi diyorum." dedi bana dönerken. Bakışları düzdü. Sanki az evvel beni kurtaran o değilmiş gibi davranıyordu ve bu beni soğuk havadan daha çok üşütmüştü o an. "Sonuçta böyle kalitesiz şeylere alışkın olmamalısın. Yine de dert etme. En azından bitli değiliz."

Bu dediğini yanımda oturan esmer kıkırdamıştı. Yine de bakışlarımı karşımdaki adamdan çekip bakamamıştım. Benimle dalga mı geçiyorlardı?

"Sadece güzel koktuğunu düşünmüştüm." diyiverdim bir anda. Yalnızca düşünmüştüm fakat dudaklarım beynimden bağımsız hareketlenmişti. Bunu karşımdaki Yoongi'nin bir süre donup kalışından ve yanımızdaki adamın ortamı bozmak için boğazını temizleyişinden anlamıştım.

"Biz tanışmadık." demişti sevecence. Bakışlarım nihayet ona döndüğünde "Ben Taehyung." diye devam etti. "Yoongi ile uzun yıllardır arkadaşız. O biraz huysuzdur. Anlarsın ya. Yani sen de zenginsin. Hayatımız boyunca sizin gibi insanlar tarafından dışlandı bizim gibiler. O yüzden nasıl davranacağını bilemiyor pek."

CQD//yoonminDove le storie prendono vita. Scoprilo ora