End

546 67 47
                                    

 
Gecenin günahına şahitlik eden arabadan güç bela ayrılmıştık. Annem çoktan yokluğumu fark etmiş ve paralı uşaklarına geminin her yerinde beni aratıyor olmalıydı. Fakat zihnimi buna yoramıyordum bile. Terim üstümde kurumuştu ve geminin açık havasıyla nüfuz eden tenim karıncalanıyordu. Benden bir adım önde olan Yoongi'nin elini sıkıca tutuyor ve itirazsız takip ediyordum gittiği yolu. Ara ara arkasını dönüp bana bakıyordu fakat bir hata etmişte annesine yakalanmış bir velet gibi utanıyor, bakışlarımı takip ettiğim ayaklarından çekemiyordum. Bu halim onda keyifli bir hal bırakıyor olmalıydı ki, tatlı gülüşü kulaklarımı ziyaret ediyordu.

Geminin bize ait olan kısmına gelmiştik. Birbirimizi ilk gördüğümüz, Yoongi'nin bana elini ilk uzattığı yere. Titremiştim. O gün gözlerimde canlanıyordu etrafa her bakışımda. O da bunu fark etmiş olmalı ki tuttuğu elimi bırakarak bana dönmüştü. Anlık boşluğun getirdiği özlemle gözlerimi çıkardım yüzüne. Boştaki elleri başımı kaldırmamla yüzümü bulmuş, tenimi saran soğuk etkisini yitirmişti. Yanıyordum tenime değdiği her yerden. Bir şey demeden izliyordu o içimi yakan gözleriyle yüzümü. Yeni doğmuş bir bebek kadar tasasız hissediyordum. Şimdi ağlasam, çıkarıp verecekti göğsünü. Susturacaktı beni hemen. Saracaktı şefkatli kollarıyla. Derince bir çektim. Gülümsedi. Öptü onunla sevdiğim dudaklarımdan. Gece bir örtü gibi örtüyordu üzerimizi. Deniz altımızda eşlik eden pürüzsüz bir çarşaftı. Ellerim güçsüzce bileklerine tutunurken karşılık verdim öpüşüne. Kanım deli bir tay gibi kaynıyordu damarlarımda. İçimde gezinen bu ateşe dur diyemiyordum. Varlığından bihaber olduğum açlığımı doyuruyordum onunla. Ne çok susamışım meğer.

Güvertede o şekilde ne kadar öpüştük bilmiyordum. Zaman, onunla olduğumda sürerliliğini yitiriyordu. Ancak güçlü bir savrulma getirdi bizi kendimize. Sarsılan bedenimi Yoongi kollarıyla sararak durdurdu. İlk birkaç saniye ikimiz de bir şey anlamayamadık. Ancak arkamıza döndüğümüzde güvertenin ortasının tamamen buzul olduğunu görmüştük ve  geminin sıyrılan kısmının gerisinde büyük bir buzdağı sessizce bize bakıyordu. Çarpmıştık. Adrenalinden hızlanan kalbim göğüs kafesime çarpıyordu şimdi. Tepemizdeki nöbet kulübesinden çanlar yükseldi birden. Sonrası ise oldukça hızlıydı.

"Annemlere haber vermemiz gerekiyor." dedim kendimin bile zor duyduğu bir sesle. Ama Yoongi beni anlamış olmalıydı ki, hala hareketsiz duran bedenimi elimden çekiştirerek harekete geçiren yine o olmuştu.

Geminin soylular için olan kısmına ilerliyorduk şimdi. Kasveti bedenimi dört duvar gibi saran, beni nefessiz bırakan kısmına. Adımlarımız hızlıydı. İkimiz de konuşmuyorduk. Soluklarım Yoongi'nin sırtını dövüyordu. Güverteden içeriye girdiğimizde bu sefer yönlendiren bendim. Yoongi sessizce beni takip ederken odama doğru ilerliyordum hızlıca. Kaldığımız koridora doğru döndüğümüzde, odamın önünde bir kalabalık gördüm. Adımlarım hızını korudu. Kapıya geldiğimizde içerde annemler, dışarıda ise tanımadığım fakat hallerinden güvenlik görevlisi olduğunu anladığım adamlar vardı.

"Nihayet!" diye bağırdı annem yüzümü gördüğü ilk anda. Mary elindeki mendille akmayan gözyaşlarını silerken bana doğru atılmış ancak gözleri önce arkamdaki Yoongi'yi, daha sonra hala birlikte olan ellerimizi bulurken attığı adımı havada kalmıştı. Ve ben bir zafer kazanmışım gibi hissetmiştim o anda. Narin beyaz elleri büyük bir hayretle ağzına giderken Yoongi'nin elini biraz daha sıkmıştım. Fakat aynı manzaraya şahit olan annem Mary'den farklı bir tepki vererek adımlarını bana yöneltmiş ve kaldırdığı eliyle suratıma oldukça sert bir tokat indirmişti. Yoongi koruma iç güdüsü ile biraz geçte olsa beni kendine çekerek bedenini önüme siper etmişti. Annemin gözleri hiddetle yuvalarından fırlayacakmış büyürken, öfkeyle bağırmıştı. "Bu ne cüret!" Bir sonraki hamlesi Yoongi'ye yönelik olacakken, Yoongi ondan hızlı davranarak annemin bileğini havada yakalamış ve yumuşak denemeyecek bir şekilde eski yerine indirmişti.

CQD//yoonminWhere stories live. Discover now